Kayıtlar

ÇİÇEKLER AÇTIĞINDA YANIMDA OL

İlkbahar görmeden yaşamak sonbaharı yazları yaşamadan kışları canımın içindeki can bi başıma koma beni kör bırakma ilkbaharda terk eyleme canımı canan çiçekler açtığında yanımda ol

HAY BEN BÖYLE HAYATIN

  Bu arada sevgili arkadaşım-dostum Asuman'la konuştum Ankara'dan, telefonla. Tam 1.900 TL doğalgaz faturası gelmiş. Ve üstelik o bir emekli. Hay ben böyle hayatın.  Y orum

TRAVMA

Yaşanılanları kaleme almak adetim olmuş sanki. Hüzünler, acılar, sevinçler... Sanırım an'ı mühürlemek benimkisi. Bu iyi midir, kötü müdür bilmem. Belki yalnızlığı çoğaltmak.., Ve yazarken, kulaklarımda kulaklıklar. Bangır bangır dinlerim; en yüksek volümde. Halâ nasıl sağır olmadım, onu da bilmem. Bu bir inziva tabii... Hayatla ilişkiyi kesmek. Sadece sen ve yazdıkların. Ne bir başka ses, ne telefon; aranıza giren hiçbir şey yok. Hani deprem olsa, ancak düşen tuğlaları gördüğümde anlayacağım. Bu arada evde olduğu sürece Nisan'da odasında. Nerdeyse yemeklerini bile orada yiyor. Sürekli bilgisayarlı dersler. Şu sınavlar bitse de kavuşsak birbirimize. Dün gece... Saat 21.00'e geliyor. Nisan okul mezuniyet fotoğrafları çekimi için, arkadaşlarıyla meşhur Zümrüt Foto'da. Nasıl hazırlandı bilseniz. Genç kızlık heyecanı. Tam belli değil ama, o sıralar gelmesi gerekiyor. Bense kulaklıkla bilgisayar başındayım. Elbette yemekleri hazırlamışım bu arada. Bir ara baktım, köpük tam ay...

BİR OYUNBOZAN DEĞİLİM

bir oyunbozan değilim tercihim çok sevsem de dışında kalmaktır oyunun benim ataklarımla oyuncular zarar görmesinler diyedir az kaldı sanırım yarın neredeyse 1,5 ay süren ve neredeyse günlük 20 saat civarındaki klavye telâşım sona erecek sonra ofiste işime bakacağım nasıl olacaksa en kral işimi rafa kaldırıp bir müddet bir müddet hayata çıkacağım oksijen gerek

BUGÜN BİRAZ TUHAFIM - ŞİİR

bugün biraz tuhafım tuhaf tuhaf duygular içimde ve zihnimde tuhaf tuhaf düşünceler ilk kez değil tuhaf olduğumu duyuşu kulaklarımın çok olmuştur dile getiren tuhaf bir insan olduğumu ama bu kez ilk ilk kez itirafımdır kendime saat gecenin dördü evet bir tuhafım bugün

BİR KUŞ KANADI KADAR

bir kuş kanadı kadar gülüşümüz vardı onu da aldınız kanadı kırıp da ah aklıma geldikçe delirmelerim bundandır yirmi saat yazmalarım şarkılara ağlamalarım

SİVİLCE GİBİ

Bir kişinin karşısında kendinizi sivilce gibi hissediyorsanız, durmayın uzaklaşın. Ben öyle yapıyorum. Çünkü o kişi, o sivilceyi bir gün mutlaka patlatacaktır.

EKSİK DEMOKRAT

Evet pek çok değerimiz demokrat olarak yaşadı ve öldü. Ancak yine de pek çoğumuzun demokratlık kavrayışı ve anlayışı, çağdaş normlara göre kıt ve eksikti. Kimimiz Kürt meselesinde, kimimiz fikrin özgürlüğü ve örgütlenmesi meselesinde, kimimiz kadın ve çocuk algılamasında, kimimiz hayvan hakları ve çevre konusuna bakışta, ırki ve milli konuları, savaş ve silahlanma konularını ele alışımızda hep gerilerde kaldık. Yorgun olsak da, demokratlığı lâyıkıyla savunan ve uygulayan değerlerimiz yok mu? Çok. Ama Ahmet Kaya'nın da seslendirdiği gibi yorgun... Ya da değil. Çoğunluk demokratlarımız için benim tanımlamam şöyle olacak: EKSİK DEMOKRAT...

FATMA GİRİK

Elbette ki Fatma Girik'i gönüllere yerleştiren 180'aşkın filmdir. Şöför Nebahat tiplemesi unutulacak gibi değil. Ancak 1958'den (çocuk yaşlarından) 2015 yılına kadar Memduh Ün'le yaşadığı çok uzun süreli, çok saygın ve skandalsız, olağanüstü beraberlliğin de onun gönüllerdeki yerini sürekli kılmasında önemli bir rolü olduğu açıktır. Çocukluğumuzun kadın sinema sanatçılarının hepsi öyle değil mi? Türkan Şoray'lar, Filiz Akın'lar, Hülya Koçyiğit'ler... Ve sonrasında Müjde Ar'lar vb... Sadece çocukluğumuza damgasını vuran ve belki çeşitsizlik nedeniyle çokça izlemek zorunda kaldığımız fimleriyle mi efsane oldular? Hayır. Bütün şöhretlerine, imkânlarına ve şaşaalı ortamlarına karşın, sanırım etik değerleri bakımından da halkın gözünde çok, ama çok özel bir yer edindiler. Devr-i daim olsun.

SERAP EYLEM AKÇAY'DAN

Resim
Klavyeme kelepçelenmiş ellerimi kurtardım. Saat 4.30. Başucumdaki kitaplardan birini açtım. Bir kuzgunun kocaman kalbinden, kocaman öfkeler paylaşıyorum ve gözlerimi kapatıyorum. Serap Eylem Akçay'dan... İyi geceler. ......................................................... .............

YİNE AYNI TERANE

tik-tak tIk-tak tik-tak yine sabah olacak tik-tok tik-tok tik-tok yine aynı terane

SEZEN AKSU'YA SAHİP ÇIKMAK

Bir insan devlet ağzıyla hakarete uğradığında hep yanında olduk bu güne kadar. Çünkü aldığımız kültür bunu gerektiriyordu. Kim olduğunun önemi yok.. Sen ben o, biz siz onlar. Haksızlığa uğrayan herkesin ama'sız fakat'sız yanındayız. Ahmet İzan, Zafer Çelik ve ben Kudret Köksal böyle düşünüyoruz. Topunun köküne kibrit suyu.

NURETTİN DURMUŞ'TAN KUDRET KÖKSAL'A

Ben bu zerafeti nasıl paylaşmam. Nurettin Durmuş'tan Kudret Köksal'a... "Hoşbuldum, Başımın üstünde yerin Ve gözümün bebeğinde" der gibi. Öyle bir geldin ki, "gitme" desem az kalır. Umarım hoşça kalır, yanımda kalır. Tümceme özne gibi, Şiirime ilham gibi geldin, Hoşgeldin.✋😘💋 „Ich bin willkommen, Du bist auf meinem Kopf und im Baby meines Auges" Du bist so gekommen, dass ich kaum sagen kann "Geh nicht". Ich hoffe, es bleibt an meiner Seite. Es ist wie das Thema meines Satzes, du bist gekommen wie eine Inspiration für mein Gedicht Willkommen.

BİRAZ DA GÜLMECE -ÖLÜM ŞİİRLERİ İÇİNDEN-

  Sabah... Yataktayım. Telefon çaldı, şifonyerin üstünden aldım. Fakat zaten sabahlamışım; tam uyku sersemiyim yani. Telefonu açmaya çalışırken yanlışlıkla kapattım. Bir kadın arkadaş. Tekrar arayacağını düşünerek hızlıca banyoya gittim. Hızlıca yüzümü yıkadım, -ah pardon ve affola- hızlıca çişimi yaptım. Tekrar telefonu kurcaladım ki, yeniden çaldı. Nitekim yine aynı kadın arkadaş. Açtım. 'Niçin yüzüme kapattın telefonu?' 'Nasıl? Açık mıydı sanki?' 'Açıktı tabii. Yüzünü yıkadın, çişini yaptın.' 'Neeee... Nasıl ya?' 'Görüntülü müydü yoksa? Bir şey gördün mü?' 'Hayır, görmedim.' Görmek ister miydi bilmem. Ama nasıl utandım, anlatamam. Keşke prostat olsaydım da, prostat bezi olsaydı altımda. Siz siz olun banyoya-tuvalete telefonla gitmeyin. (Bu arada Ayten'den sonraki 4. kitap: Maske Maceralarım-Mizah.) Ve not: Konuşamadıklarımı yazabilirim. Ayrıca konu ettiğim arkadaşım bekârdır ve şakayı anlayabilecek ve kaldırabilecek kadar da akıll...

HAYATIMIZ ROMAN

  Hayat hikâyeler bütünü değil mi? Her anı bir başka hikâye... Toplamı roman.

NE HİSSEDERSİN NASIL ANLAŞILIR DİYE KORKARSIN

Öğleye doğru telefonum çaldı. Açtım. Ağlamaklı sesle bir kadın; 'Beyefendi 'şu' şirket sizin mi? Tabeladan arıyorum da.' 'Evet' dedim 'buyrun.' 'Ofisinizde bir minik kedi kalmış. Ağlıyor ve camları tırmıklıyor. Yakın mısınız acaba?' 'Uzak olsam n'olur. Hemen geliyorum. Aynı binanın üçüncü katındayım.' Hızla aşağıya indim. Gerçekten de kedi çıldırmış gibi. Saksılardaki bütün toprakları saçmış yerlere. İşin kötüsü de şu ki, yaklaşık 2 gündür ofise uğramıyorum. İşlerimi ve yazmalarımı evden yürütüyorum. Aslında her zaman ofisi kilitlemeden mutlaka köşe-bucak bakarım. Çünkü sıcak mekân bulunca, kediler bir şekilde giriyorlar içeri. Genelde çiçeksiz, fakat topraklı saksılar çok hoşlarına gidiyor. Seriliyorlar içlerine. Ben de her zaman su ve süt gibi gıda maddeleri koyuyorum arka tarafa aslında. Ama bu kez ne su, ne yiyecek maalesef. Kapının önünde su verdim kediye hemen. Nasıl içiyor. Vicdanen çok rahatsızım. Kadın farkedip uyarmasa ölece...

SEDEF KABAŞ

Sedef Kabaş'ı tutukladılar. Olacak iş değil. Ama oluyor işte. Sezen'i de linç ettiler. Bu cüreti yaratanlar bizleriz. En başta... Biz. Geçmişin sıkı devrimcileri. Çünkü o zaman en cüretkâr olan bizlerdik.

YİNE ÇEKERİZ CEREMESİNİ

141'in yerini, 'Cumhurbaşkanına Hakaret' aldı. Ah tersine dünya. Ne zaman önüne bakacaksın? Biz öne geçmeden olmayacak bu iş. Nasıl ki kaldırttıysak 141-142'yi? Nasıl ki çektiysek ceremesini... Yine çekeriz.

DURMA

Yaşamak için bir hayatın var... Ve vermek için sevgin. Hayatta kalmaya çalışman yetmez. Sen bir ışıksın. Durma. Aydınlat. My Way

VEFA

Vefa'yı yazıyorum. Hani şimdilerde sadece İstanbul'da bir semt ismi ya da boza markası olarak bilinen... Ondandır klavye başında sabahlamalarım. Çok bunaldıkça da teksif olduğum konunun dışında bir şeyler karalayıp face'de paylaşıyorum. Bu, insan ilişkisi anlamı taşıyor benim için. Hepsi bu. Belki ve isterseniz okursunuz 9 Mart'tan önce. Sevgiyle...