KUDRET KÖKSAL

yarım kalmış zamanlar yarım yaşanmış yaşanmışlıklar yarım bırakılmış kavgalarımız yumruklarımız yerlerde koca koca sevdalarımız masum   küçük sevmelerimiz kendi halinde aşklarımız tamamlanamadan tükenmiş tanıksız düşünmelerimiz   yarım söylemlerimiz   yarım yazmalarımız yarım sonu gelmemiş şiirlerimizin eksiktir    hikâyelerimiz mutluluklarımız yarım boşlukta kahkahalarımız tad alamamış dillerimiz  çiçek kokusunu bilememişiz görüşlerimiz renksiz ellerimiz hissiz sevişmelerimiz   yarım dokunmadan okşamışız sevilmelerimiz arzu edilişlerimiz hep yarım gözlerimizi kapatmışız ya geceleri yarım gündüzleri   açmışız ya ışığa yarım sönmeye yüz tutmuş pırıltısı gözlerimizin hangi   yarısıyız elmanın yarısı çürüktür sağlamdır diğer yarısı ne çürüğü erdirebilmişiz sağlama ne sağlamı tamamlayabilmişiz bütüne ...

Fi tarihinde Ayten'le kurduğumuz bir dekorasyon firmamız vardı. Anahtar teslim, komple işler yapardık. Dolayısıyla pek çok alanda bayiliğimiz; malzeme ya da eşyaları uygun fiyat ve vadeyle aldığımız ilişkilerimiz... Bunların içinde ise, en çok iş yaptığımız büyük bir mobilya firmasıydı. Siparişler için Okmeydanındaki mağazalarına gider, beğenirsem seçer ya da kendi tasarımlarımızın çizimlerini verir ve  yaptırırdım. Bu mobilya mağazası, yakın da olması hasebiyle çok sık uğradığım bir mekândı. Yalnız ne hikmetse, dükkân sahipleri beni sürekli bekletirler,  çay-kahve-sohbet derken zaman geçerdi. Bu arada pek çok yeni müşteri dükkâna gelir, sipariş verir, satın alır, bense çay içerdim. Adamlara onca para kazandırmama rağmen beni niye beklettiklerine pek anlam veremez, çayın hatrına bir şey demezdim. Çay varsa zaman durabilir çünkü benim için. Hiç reddetmeyeceğimi herkes bilir. Bankada bile nezaketen ve yanlışlıkla 'çay alır mıydınız' diye sorsalar, tereddütsüz, ...

ben gidip deniz kenarında  mehtaba karşı bir duble kaldıramayacaksam dostlarla neye yarar özgürlük bu cenabet durum olsa olsa  özgür olmayan lük

ah o gülüşlerin can suyu sevinçlerimin ah o süzüşlerin uyuşturan parmak uçlarımı ah o sözcüklerin odacıklarında tutsak ettiğim titreşen kalbimin ah o  temassız  dokunuşlar   tüyden hafif    kılcalımda hissettiğim ah içimde gizlenen çocuksu kaçırışlar utangaç bakışlarımı gözyaşlarından ah o çaresiz sükûtlarım  soyunup bedenimden  dönüştüremediğim masum çağrılara varken bile yokken maddesi yokken vücudunun hayalin hayatımı   alt üst ederken gözlerin bile yoktu ellerin yoktu dillerin yoktu varlığındı   olmayan hiçliğindi kimliksiz var olan a h dizelerimdeydin hep sevgili aşkın beni yakıp kavururken  

'Adamlık ölmüş' demeyeceğim. Adamlık zaten ölüydü. Ama insanlığın da çürümeye başladığı kesindir. Bizlere vefayı, cefayı, hoşgörüyü, merhameti, şefkati, vicdanı, sevgiyi, adil olmayı, eşit davranmayı, fikre saygıyı, demokratik haklar için örgütlenme ve mücadeleyi, paylaşımcılığı, iyi insan olmayı, barışı unutturan onlarca yılın burjuva siyasetleri değil mi? O halde halâ ne beklersiniz? Adama pek çok belediye kazandırmışlar, karşılığında vefa ve destek mi? Bilmez misiniz ki vurmak için hançeri hazırdır daima. Boşuna beklersiniz, boşuna.

Kadın cinayetleri arttı. Erkek zihniyetten çözüm beklemek gafilliktir. Kadınlar hadi yükseltin sesinizi. Haykırın önerilerinizi. Bu işi ancak siz çözebilirsiniz.

4 HAZİRAN 1982...  MAMAK ASKERİ CEZA VE TUTUKEVİNDE YAZILMIŞ, 'GÖRÜLMÜŞTÜR' DAMGALI BİR UZUN ÖYKÜ.  SARARMIŞ YAPRAKLARDAN FOTOĞRAFLAYIP YAPIŞTIRMA YAPTIM.

İNSANLAR  SADECE ŞİİRLERDE Mİ  GERÇEK AŞKI YAŞARLAR? BEN DE, BU NEDENLE Mİ ŞİİRLER YAZARIM YOKSA?

Evrensel kavramlar değişti. İnsanca değerler bakımından, Fransız ihtilâlinden bu yana en hızlı değişim bu dönemlerde yaşanıyor;  Bir hatırlayın. Niçin yapılmıştı Fransız ihtilali? İnsanoğlu o dönem hayat bulan değerleri bayraklaştırmadı mı bu güne kadar? Ama son dönemlerde, yeni kavramlar icat ediliyor artık. Ortaçağlara mı dönüyoruz?  Daha gerilere, daha gerilere mi belki?   Niçin okutursunuz o halde tarih derslerinde bize? İnanmadığınız, onaylamadığınız değerlerin önemini niçin öğretirsiniz ve sokarsınız kafalarımızın içine? Niçin? Gelebilecek tepkilerden mi korkarsınız? İnsan hak ve özgürlükleri... Düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü... Örgütlenme özgürlüğü vb...   Nedir düşünme? 'Uzay ve zamanın ötesinde, bedenimiz, organlarımız ve duyularımızla algılayamadığımız, kendiliğinden var olan mütalâa, fikir, ide, idea...' Olay , durum ve kavramlar üzerinde çözümleyici ve birleştirici işlemlerde bulunmaya olanak sağlayan kavrama ve açıklama yetisi...' 'İnsan bey...

İyi bir film izledim, gecenin birinde yine. Yıllar önce seyrettiğim bir filmi, yeniden... "Balıkçı Kral." Kralın oğlu, daha çocuk yaşlardayken, büyüyünce kral olabilmesi için bir denemeye tabi tutulacaktır. Vahşi ormanın orta yerine tek başına bırakılacak, zifiri karanlıkta, vahşi hayvanlarla bir gece geçirecektir. Çocuk geceyi geçirir. Ancak elleri ağır şekilde yanmış ve vücudunun çeşitli yerlerinde derin yaralar oluşmuştur. Çocuk ertesi gün saraya döner. Kral olmaya hak kazanmıştır. Çocuk büyür ve babasının ölümüyle birlikte tahta geçer. Ama ellerindeki yanıklar ve vücudundaki yaralar kapanmamıştır. Hiç bir tabip ve hiç bir büyücü buna çare olamamakta, kralın sağlığına kavuşmasını sağlayamamaktadır. Günlerden bir gün saraya bir palyaço gelir. Yanlışlıkla kralın odasına girer ve yatakta yatan adamın kral olduğunu bilmeden, öylece bakakalır. Kral başını yastıktan kaldırır ve palyaçodan su ister. Palyaço boş bir kabı alır, su doldurur ve krala verir. Kral suyu...

AMERİKA, AVRUPA GEORGE FLOYD'LA SALLANDI. YA SİZ...  BİZ... SARSINTIYI HİSSETTİNİZ Mİ? MECLİS'TE SALLANMIŞ BUGÜN.

çocuk olmak istiyorum yeniden mahalle aralarında koşturmak pamuk şekere daldırmak yüzümü dondurmayı utanmadan yalamak üç tekerlekliye binmek örneğin düşmek kalkmak koşturmak çocuk olmak istiyorum yeniden açlığı yokluğu anlamadan bilmeden savaşları ölüm acısı tatmadan çocuk olmak istiyorum kini nefreti tanımadan çocuk olmak istiyorum yeniden köşe kapmaca oynamak lunaparka gitmek istiyorum çarpışan arabalarla çarpışmak kahkahalara boğulmak annemi sevmek istiyorum yeniden film izlerken açık hava sinemasında çekirdek çitlerken gazoz içerken yeşilçam filmlerinin kahramanı olmak saklamadan çocukça gözyaşlarımı arkadaşlarımı istiyorum nedensiz paylaştığım korkmadan kovalandığım ebe olmak istiyorum saklambaçta sobelemek erkek arkadaşlarımı yakan topta yanmamak utanmak istiyorum kız arkadaşlarımdan oyuncaklarımı paylaşmak kızılderili olmak istiyorum ranger'lara karşı savaşmak eğlenmek istiyorum kaygısız...

Muhammed Ali'nin Vietnam Savaşı'na katılmayı reddettiği konuşma: Savaşa katılmayı reddettiği için Ağır siklet boks şampiyonu ünvanı elinden alındı ve 5 yıl hapis cezası aldı. "Asker kaçağı değilim.  Ne bayrağımızı yakıyorum, ne de Kanada’ya kaçıyorum.  Burada kalacağım. Ben i hapse mi tıkmak istiyorsunuz?  Olur, istediğinizi yapabilirsiniz.  400 yıldır zaten hapisteyim.  Üç beş yıl daha yatacakmışım ne çıkar.  Ama katillere yardım edip fakirleri öldürmek için 15,000 km’lik bir mesafe katetmeyeceğim.  Ölmek istesem, burada ölürüm.  Şimdi, sizinle kapışarak ölürüm.  Benim düşmanım sizlersiniz.  Çinliler, Vietkonglar veya Japonlar değil.  Özgürlüğümü istediğim zaman bana karşı çıktınız.  Hakkımı aradığımda bana karşı çıktınız.  Eşitlik istediğimde bana karşı çıktınız.  Benden bir yere gidip sizlerin uğruna savaşmamı mı istiyorsunuz?  Ben haklarımı ve dinî özgürlüğümü elde etmeye ça...

Bir çay ocağında çay içiyorum. Karşı kaldımdan 6-7 yaşlarındaki kız çocuğuyla geçen bir kadın, çocuğunun başına bi şaplak atarken; "Sus yoksa ağzına acı biber doduracağım senin" diyerek azarlıyor. Çocuk bir anda ağlamaya başlıyor. Şaplakten değil ama, gururunun rencide olduğu çok belli. Tam refleks bir hamle yapacakken, yine refleks bir şekilde kendimi engelliyorum. Daha bu yaştan çocuklara dayakla terbiyeyi öğretiyoruz ve 'konuşmanın ne tehlikeli ve yasak bir eylem olduğunu' aşılıyoruz. Hay ben böyle toplumun... 04.06.02018 Fotoğraf Ezgi'm

Miami polisi siyah göstericilerin karşısında, özür amaçlı diz çöktü. Bu hareket, ulusal muhafızlar tarafından da, diğer bazı eyaletlerde tekrarlandı. Buna karşılık göstericiler de polisin karşısında diz çöktü ve polise çiçek verdi. Görüntü hayli hoş ve barışçıldı. Öyleydi, öyleydi ama... Ulusal Muhafızların ya da ABD polisinin,  aniden vicdan, merhame t, s evgi, adalet ve eşitlik gibi insani değer ve  duygularının farkına vardıkları söylenebilir mi? Hayır. O halde bu melek rolünün anlamı nedir? Onlar işlerini yaparken, bütün bu duygu ve değerleri  bir kenara bırakmak üzere eğitilmiyorlar mı? Kaldı ki onların ne olduklarını bütün dünya yaşadığı bunca deneyle görmüyor, bilmiyor mu? Zaten bu yöntem tutmadığı taktirde  göstericilere en şiddetli biçimde müdahale etmek üzere,  Ulusal Muhafız birlikleri, tam teçhizatlı olarak geride, teyakkuz halinde bekletilmiyorlar mı? O halde ne? Olay şu ki gösterileri şiddet yoluyla kısa sürede bastıramayaca...