KUDRET KÖKSAL

ÇIKMIŞLAR TELEVİZYONLARA ANDAVALLARI SİYASETİMİN HALKIN ANLAYACAĞI ŞEKİLDE ANLATMAK İSTİYORLAR BETER OLUN VE BİR KEZ DE SİZ HALKIN ANLATTIKLARINI ANLAYIN DA KIRDIRIN DİŞLERİMİ BANA

seni alabilsem seni puslu hayallerimin içinden çekip seni sarabilsem seni hatıralarıma can suyu verip bakabilsem gözlerine duyabilsem sesini tutabilsem ellerini dizinde uyuyabilsem güneşi olsan aydınlıklarımın yıldızı karanlıklarımın ah ben ölseydim senin yerine ışığı olurdum belki hatıralarının

Aşağıdaki eser, benim de değerli yoldaşım ve arkadaşım Çerkes ahşap oyma sanatçısı Nevzat Özbay tarafından yapılmıştır. Karadeniz'de imha edilen Çerkes'leri ve Mustafa Suphi'leri anlatmaktadır. Yıl 1864. Çarlık Rusya'sı ve Osman'lının anlaşması sonucunda Çerkesler Kafkasya'nın doğusundan sürüldüler.  Osmanlı, Çerkes'leri sorun yaşadığı bütün bölgelerde iskân etmeyi, asker olarak savaşlara sürmeyi ve böylece bir güvenlik bariyeri oluşturmayı düşünüyordu.  Çarlık Rusya'sı ise sömürgecilere karşı direnen bu halktan imha ve sürgün yoluyla kurtulmayı plânlıyordu. 1.000.000'u aşkın Çerkes katledildi.  500.000'e yakını ise Osmanlı topraklarına sürgün olarak yola çıkarıldıklarında Karadeniz'in azgın dalgalarında boğuldu. İnsanlık tarihi vahşet tarihidir.

KEHANET Öyle bir gidişattır ki bu gidişat, küresel kapitalizm form değiştirecek. Belki görünüşte yeniden yerelleşecek. Ama federatif bir yapı gibi, bütün dünyanın idaresi, dünyanın en etkili kapitalist şirketleri tarafından yapılacak. Bu idare içinde silah ve ecza şirketlerinin tahakkümü kesin olacak. Tarihte karın tokluğuna zincirlenerek çalıştırılan, sonraları zincirlerinden kurtulan ve ücretle çalışmaya başlayan ve ticarete de atılan köleler, yeniden zincirli, ama bu kez ücretli-zincirli köleler haline getirilecek. Çalışanların bütün hareket kabiliyetleri, teknoloji şirketleri marifetiyle tümüyle ellerinden alınacak.   Küresel kapitalizm bu denetimi dijital teknolojilerle ve terbiye edilmiş virüslerle yapacak.  Şimdi yaşam hakkına müdahale etmediği, ancak yok saydığı evsiz ve işsizlere, o gün geldiğinde yaşam hakkı vermeyecek. Örneğin herkese takılması zorunlu olacak olan ve giderek doğumla birlikte aşı gibi rutinleştirilecek hüviyet çipleri, onlara ve soylar...

SİVRİSİNEK GİBİSİN KARDEŞİM DAMARIMDAN SOKUYOR KANIMI EMİYORSUN BUNLAR BİŞEY DEĞİL DE SONRASINDA KAŞINDIRIYORSUN

Bu gece sabaha kadar ağlamak istiyorum Sağnak sağnak ağlamak Haykırarak Yumruklarımı duvarlara vurarak Lânetler okumak istiyorum bu gece Lânetler Gelmişine geçmişine Topuna alayına Bu gece şiirlerimi yeniden okumak istiyorum Çığlık çığlık okumak Yazmak istiyorum bu gece yazmak Yarım kalmış tüm şiirleri Tamamlamak Ay ışığı uyurken 19.05.2019 - 22.25

YA DA ALGI MANÜPLASYONLARININ SEFİL İNSANCIKLARI Konu ağır. Bense bir akademisyen gibi ele almaya niyetli değilim. Zaten akedemisyen de değilim. Hayat akademisindeki kariyerimin tamamlanabilmesi için  daha çok yolum var. Ömrüm yeter mi bilmem. Algı konusundaki algınız nasıldır? Algı’nın çokça içine düştüğü sefaleti ve isteyerek istemeyerek (bilinçli-bilinçsiz) kendi daracık dünyaları ve bakış açılarıyla algı manüplasyonu yapanları yazacağım bu nacizane yazıda. Ortak tanım üç aşağı, beş yukarı şöyle: Bilgiyi seç, al, yorumla. Önce ‘al’, sonra ‘gı’ ekle. Ve söylenenleri gıdıkla. Maalesef bizde ilk adım gayet iyi gerçekleşiyor da, ekleme ve yorumlama kişiden kişiye değişmekte. Yani ortaya çıkmış bir olay, duyu organlarına sahip herkes tarafından genellikle aynı şekilde alınıyor, gerekleri eklemeler yapılıyor ve bambaşka bir olay olarak yorumlanıp tekrar alıcılara sunuluyor. Her gün, her dakika yaşıyoruz bu durumu. Televizyonlarda, telefon görüşm...

BEN BAYRAMLARDA ŞEN KAHKAHALAR, ÇOCUK SESLERİ DUYMAK İSTERİM, MÜZİK NAĞMELERİYLE BİRLİKTE. AMBULANS SİRENLERİ, POLİS SİRENLERİ, KAMYON KORNALARI, ARABA ALARMLARI, KULAKLARI SAĞIR EDEN RESMİ SÖYLEMLER DEĞİL. BAYRAM GÜRÜLTÜ YARATMAKSA EĞER,  DİNİ BAYRAMLAR BAYRAM DEĞİL Mİ O ZAMAN?

Dostlar, Bir süreliğine, belki sürekli (şimdilik bir şey diyemeyeceğim) facebook'u dondurmuş bulunuyorum. Bilmiyorum, sanırım belki yazmaktan bunaldım. Belki ters akıntıya kürek çekmekten yoruldum. Belki dostluk, arkadaşlık üzerine bina edilmiş gibi görünen ilişkilerin, aslında hiç de öyle olmadığını sezinledim. Belki tabusuz, kutsalsız yazmalarımın insanlar için pek de kabullenilebilir olmadığı kanaatine vardım. Belki saygı sınırlarını aşmadan geliştirdiğim kadın-erkek arkadaşlık ilişkilerinin, yazdıklarıma tıpkı benim gibi önyargısız tepki verecekleri gibi bir gaflet içine düştüm. Belki eve tıkılmanın getirdiği bir sonuç olarak, bir bilgisayar karşısında çöreklenip, düşün-yaz, yaz-düşün gibi anlamsız bir kısır döngüde kendimi kaybetme korkusuna kapıldım. Belki ben, ben olmaktan çıkmaya başladığımı hissettim. Her ne olursa olsun sizleri seviyorum. Facebook'taki paylaşımlarımı kopyaladığım bir blog oluşturdum. Bakmak isterseniz adresim aşağıda. Bir süre düşünceler kafamın i...

ŞAİRİN DE DEDİĞİ GİBİ 'OT GİBİ YAŞAMAK'  BU OLSA GEREK

Bir çeyrek oldu, bir asra göre. Yeter gayrı. Yenilmekse bu, pes ediyorum. Daha nice konular vardı yazmak için oysa. Artık bir dahaki virüs muhabbetlerinde. Kimbilir Cıvık 20’de belki. Naz’ımın erkek arkadaşının annesi, kendi elleriyle çok güzel maskeler yapmış. Yıkanabilir. Onlar bana yeter. Son bir anket koyuyorum aşağıya. Bu benim izleyicilerimin entelektüel düzeylerini ölçebilmem için gereklidir. Ya çok mutsuz gideceğim bu sayfadan, ya mutlu. Sizin cevaplarınız belirleyecek bunu. Bakalım kimlerle at oynatmışım? Biraz olsun benim entelektüel düzeyime yakın olduğunuzu bilirsem dünyalar benim olacak. Bazen mümkünsüz olan da mümkün olabilir, endişelenmeyiniz. Aşağıda 18 sorudan oluşan anketime 1-5 arasında doğru cevap verirseniz ‘şey’ olduğunuz ortaya çıkacak. Yani IQ değerlemesinde eksi var mı bilmiyorum. Onun için ‘şey’ dedim. Bu acı gerçeği kabullenebilmek zor olacak belki. Ama hayat ‘şey’l...