Kayıtlar

ANKARA - İZAN YAINCILIK BAHAR CAFE İŞBİRLİĞİ

Resim
 

YAZAMADIKLARIM

Yazamadığım çok şey var. İçimde hapsettiğim... Kendim için değildir bu gizem. Ve fakat... Ya sevdiklerim de zarar görürlerse...

HADİ UZAT

hadi uzat ellerini bak bakalım kaç yıldıza dokunacaksın iyi insan olman yetmez hiç dokunamazsan eğer ışıksız kalacaksın ki karanlık bazen cennette huri olacaksan bile cehennemin ta kendisidir

'BİR GARİP KUDRET KÖKSAL' OLSAM

'Bir Garip Kudret Köksal' olsam... Yine de Orhan Veli olamam. Karaladıklarım hep ölümlüdür dostlar. Ölümsüz olan Veli'nın oğlu Orhan. (Kimsenin boş umutlara kapılmasını istemem doğrusu. Her şey yaşadığımızca...)

İMPARATORLUK KALINTISIYIZ SONUÇTA

İmparatorluk kalıntısıyız sonuçta. İmparatordan bağımsız düşünemiyor, karar alamıyor, hareket edemiyorz. Buyruk bekliyoruz devamlı. İtaat kültürü genetiğimiz haline gelmiş artık. Ve giderek bir itaat toplumuna dönüşüyoruz. Medyacısı itaat ediyor... Gazetecisi itaat ediyor... Hukukçusu itaat ediyor... Akademisyeni itaat ediyor... Profesörü itaat ediyor... Vekilleri itaat ediyor.. Bakanları itaat ediyor... Beş parasızı itaat ediyor... Çulsuzu itaat ediyor... ...... ...... ...... Benim itaatim ise insanlığa. (N'apıyım? Hangi haber programını açsam, millet el-pençe divan.)

SEVGİLİ İLKNUR U. AKIN'DAN

Resim
Sevgili-değerli şair dostum İlknur U. Akın'dan bir şiir daha paylaşıyorum. Önce kadın. Sonra duygu yüklü. Sonra şair. Ve müthiş şiirler. Kadınsı hüzünler. Sonra ve biliyorum ki, yeni bir kitap daha çalışıyor. O da bilsin ki, yeni kitabını heyecanla bekleyenler var. Sevgiyle.

ÇOK YALA HÖKÜMET

Yaşasın! Et'de KDV oranı ýuzde 1'e düşürüldü. . Ve et fiyatları bugün sadece 5 TL arttı. Yaşasın! Çok yaşa hökümet.

İÇİM DARALIYORSA

  dağ gibi iç sıkıntıları volkan gibi öfkeler kızgınlıklar kırgınlıklar esas itibariyle Oblomov gibiyim hayata boşvermiş Pollyanna gibi anlamsız sevindirikler bulmayan sevgiler Pinokyo gibi uzayıp gitse de yalanların gerçekliği hayatın kavga gibi görmemek kavgaları aşk gibi görmemek aşkları görürsen ulaşamamak küfür gibi algılamak yapılması gereken ne varsa lânet okumak bir çay sigara ve yazmaktan başka yine de debelenip duruyorsan yapabilmek için her şeyi sevgi olmasa bile içinde için daralıyorsa ha bir de müzik tabii. (Sevgili Binnur Balan'ın beğenisini görünce hatırladım ve ekledim müziği. Kulaklıkla ve bangır bangır. Ah kafam.)

KİTAP O-KU-MA

'Kitap okuma'nın 'Kitap O-ku-ma' olarak algılandığı bir coğrafyanın zavallı ikâmetgâhçılarıyız. Sürmüşler bizi piyon olarak cepheye... Önce teker teker piyonları... Sonra atları, kaleleri ve filleri... İştahla yiyorlar ve sindiriyorlar. Ve meydan kalıyor şahlara ve yardakçıları vezirlere. Ne acılardan anlıyoruz... Ne kavgalardan anlıyoruz... Ne aşklardan anlıyoruz. Varsa yoksa silah, savaş, öfke, kin ve düşmanlık. Varsa yoksa...

SOĞUK DAMGASINI VURMUŞ ÖLÜM - ŞİİR

soğuk damgasını vurmuş ölüm çiçeklenmemiş gövdenin masumiyetine şimdi ölme biçimindir yaşamak kalbin dördüncü mertebesinde hayatın cephede dibindesin cehennemin kararını sen vermedin oysa oyy dostum erken intiharının emanetindir yaşama sevincin emanetindir kristal kadehlerde sofralar seninle dolacak kadehler seninle kalkacak kahkahalar seninle hem de sevgilin sevgililer gününde kalleşçe başka sevgililerle

HAYATIN KALLEŞLİĞİ - ŞİİR

en mutlu zamanlarım en mutsuz zamanlarımdı oysa tekrarı olmayacaktı bilirdim en mutsuz zamanlarım hep tekrarlardı oysa insan varoldukça hayatın kalleşliğidir bu

KAÇ KERE - ŞİİR

daha kaç kere yakabilirsiniz ki yanmışı cehennemle tanışmışı ateşte dansetmişi daha kaç kere kül olmadan (cevabi)

ONLAR NE BİLECEKLER

Onlar ne bilecekler ki, ben bu kitaptaki şiirleri yazarken kaç kere öldürüldüm? Kaç kere saplandı kelimeler bır bıçak gibi kalbime? Şiirde bıçak olmazmış. Sadece çiçek mi olur, sadece böcek mi olur şiirde? Kendi kanıyla yazmadı mı Yesenin, bileklerini bıçakla kesip de, son şiirini Mayakovski'ye? 'Hoşçakal hayat' diye?

DERİNLİK YOKSA

derinliği olmayan sloganlaşmış her şeyden sloganlaşmış siyasetten sloganlaşmış inançtan sloganlaşmış sevmelerden sloganlaşmış konuşmalardan sloganlaşmış yazmalardan sloganlaşmış hayattan zerre haz duyuyorsam, neyim

BEN ÖĞRETMEDİM Mİ SANA - KIZIM

ben öğretmedim mi sana minik papatyam çekirdek çitlemesini daha yemesini bile beceremezken balon şişirmesini sakızdan patlatmasını yüzüne yapıştırmadan ben öğretmedim mi sana densiz cambaz omuzumda zıplarken yolarak değil saçlarımı ama tutman gerektiğini eşek kulaklarımdan ben öğretmedim mi sana sidikli çok önemli değil miydi bazen çişini tutman biran önce boynumun klozet olmadığını anlaman ben öğretmedim mi sana yavru solucan kıçını sürüyerek değil dizlerinle emeklersen yerlerde kakalar altına yapışmazdı böylece kıçın yanmazsa eğer benim de kalbim yanmazdı ben öğretmedim mi sana asi utanmaz çişin geldiğinde çiş diyebilmenin ne kadar önemli olduğunu bakma bahanesidir suratıma işemen ki üşümesin diyeydi aslında o kıpkırmızı minik popon ıslakken ha bu arada ben öğretmedim mi sana obur kedi sütten lezzetli değildir çişin tadı o nedenle fırlardım yerimden yakalardım çişli parmaklarını yalamadan ben öğretmedim mi sana çalar saati uykularımın herkesin ortasında gaz çıkartırsan eğer millet bo...

HER NE OLURSA

Her ne olursa olsun, koşulların her nasıl olursa olsun, hayatı sen yöneteceksin yavrum. Hayat yönetirse-yönetiyorsa seni, ekmek kırıntıları gibi un-ufak yaşamak zorundasın. Öyle bir yutar ve sindirir ki, bir daha asla bütün haline gelemezsin.

NATO LAĞVEDİLSİN

Yine savaş çığlıkları dolduruyor kulaklarımızı. Öldürmekten doymadınız. Peki ama, Nato ve Avrupa Birliği'nin saldırgan tavırlarına karşı kurulan Varşova Paktı lağvolmadı mı? 'Küresel düşman' Sovyetler Birliği dağılmadı mı? O halde niyedir halâ NATO gibi bir saldırgan paktı yaşatmak. Çünkü ABD ve emperyal ülkeler için amaç, yayılmak ve bütün dünya ülkelerini hakimiyetleri altına almaktır. Bu nedenle Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'nın yerine Rusya'yı ikâme ediyorlar. İkâme edebilecekleri bir düşman yaratamazlarsa, NATO'nun mevcudiyetinin bir gerekçesi olmayacağını çok iyi biliyorlar. Kahrolsun yayılmacı-emperyal politikalar. Kahrolsun ölüm organizasyonları. Üye devletler çekilsin. NATO lağvedilsin.

AH ÖZGECAN

  bugün Özgecan'i öldürdüler vahşice tecavüz edip yaktılar bugün puştun günü bugün namussuzun günü bugün iffetsizin had bilmezin ar bilmezin bugün zalimin günü çükünden başka sermayesi olmayan senin günün bugün erkek günü (Sözümüz bütün erkekleri kapsamasa da, pek çoğunu kapsadığı açıktır. Ve İstanbul Sözleşmesini unuttuğumuz sanılmasın.)

A Y T E N

A Y T E N Dostlar, 'Ayten' kitabının girişinde kaleme aldığım 23 sayfa civarındaki 'Birkaç' Söz'den, sanırım üç sayfa kadar olanını aktarıyorum sizlere. İlginizi çeker mi bilmem. BİRKAÇ SÖZ Elinizdeki kitap, bir şiir kitabı olsa da, edebi kaygılar barındıran bir sanat kitabı değildir. Zaten ve aslında söz konusu olan zulüm ve ölüm ise, herkes sanatçı değil midir? Bunun için, sadece ölüm karşısında yakılmış ağıtları akla getirmemiz yeterli olacak. Söylemem şu ki değerli dostlar, bu kitap ve içerisindeki şiirler edebi iddialarla yazılmadılar. Tersine edebiyat dünyasında yeni rüzgârlar estirme ya da yarışma - ödül kazanma gibi kaygılar taşımaksızın yazıldılar. Çünkü kitabın en önemli ödülü, benim ve ay parçalarımın kalplerinde karşılığını bulacak olan vicdan ödülü olacaktı. Tıpkı daha önceki kitaplarda; Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi'nde, zulüm ve ölüm karşısında anlık olarak zihne yazılan hikâyeler ve şiirler gibi... Bu kitap bir veda kitabıdır dostlar. Dahası ...