KUDRET KÖKSAL

Kitaplarında faşizm yokmuş. Ya ittifaklarinız ne ola? Ne ola ki Bahçeli ne isterse iki etmezliğiniz? Elbet siz faşizmle ittifak yapmazsınız. Tabii... Türkçülük, turancılık kafatasçılık ve ırkçılık faşizm sayılmaz.

  balonlarım var benim pembe sarı lila mor içinde hayallerim gün yaklaşıyor son durakta ineceğim onları azad edeceğim ah patlayacaklar ama tek bir çocuk birini yakalarsa patlatmadan ben ölsem bile ölmeyecek hayallerim 23.10.2019

Bir önceki yazıda 'toplumumuz çok cahil ve hiç okumaz' demiştim. Bana kızanlar olmuştur, biliyorum. Ama, sanki hayat beni haklı çıkartmak için elinden geleni yapıyor. Koca bir mahalle... 10.000'lerce insan yaşıyor... Ve ben 3 saattir gazete satan bir yer arıyorum. İnanır mısınız; tek bir yer yok. Ne marketler... Ne bakkallar... Ne kırtasiyeler gezdim. Yahu magazin, spor takip eden de mi yok. Yok. Cehaletin boyu devrilsin!

Hep bir beklenti içinde geçiyor hayatımız. Neyi bekleriz, niçin bekleriz, bilmeden. Halbuki bütün beklentilerimizin sonu toprak. Ah hayat... Beklentilerimizin yekünü.

Şöylesi palavralara tahammül gücüm kalmadı artık. Diyanet Başkanı demiş ki: 'Fakirlik bizi Hz. Muhammed'e komşu yapar. Biz de bunun için gayret sarfediyoruz.' Gerçekten düşünüldüğü kadar aptal mıyız? Çok mu düşük lQ'larımız? Evet biliyorum, çok cahil ve okuma özürlüyüz. Ama her söylenen yalanı da hap gibi yutmamız mı gerekiyor? Muhammed dönemin en zenginlerinden değil miydi? İlk karısı Hatice servet sahibi tüccar bir kadın değil miydi? Ve bu servetin idaresi Muhammed'in sorumluluğu altında değil miydi? Hatice öldüğünde ise bütün mal-mülk Muhammed'e kalmadı mı? Bunca yalana niçin başvurulur ki? İnsanlar inançlarını yitirirler diye mı korkarlar? Hadi o halde vazgeçin bakalım onca varlığınızdan, dünya mallarını reddetmiş, 'Allah fakiri' bir derviş gibi devam edin hayatınıza. Var mısınız? Belki o zaman siz de komşu olabilirsiniz Muhammed'e. Ama bütün o söyledikleriniz sizi bağlamaz, değil mi? Sizlere hak kılınan servetler, Allah'ın takdiridir, öyle m...

  yürüyebilir mi ilişkisiz ilişkiler okşamadan saçlarını sevgilinin hissetmeden  kanının akışını düşmeden o dipsiz kuyulara gözlerindeki gülüşlerine  ölmeden yürüyebilir mi ilişkiler öpücükler kondurmadan  boynundaki kelebeğe kalp atışlarına dokunmadan farketmeden omuzundaki başın hafifliğini masumiyetini  dizlerine akan yaşın sıcaklığını  nefesinin yürüyebilir mi ilişkiler  dokunmasız kenetlemeden ellerini tıpkı şarkılardaki gibi yabancı kalbinin çok uzaklarında bilirsin oralarda bir yerde bilirsin vardır bilirsin yoktur aslında yürüyebilir mi ilişkiler  ilişkisiz koklamadan tenini  temas etmeden öpmeden  

  Sizce, grip aşısı yönünden, milletvekili, bakan gibi 'yüksek şahsiyetler' risk grubu dışında olabilirler mi?

Bu nasıl iş? Bu nasıl bilimsel yöntem? Nasıl bilimsel yaklaşım? Bir de 'bilim adamı' demiş, taltif etmişiz. Dilimiz kopaydı. Adam İstanbu'lda, İstanbul'un pandemi sorunlarına yönelik geniş bir toplantı yapıyor. İstanbul hekimlerinin temsilcisi TTB İstanbul Şubesi'nin ve 16 milyon Istanbul'lunun temsilcilerini davet etmiyor. Yahu ben ne desem? Yıllardır kelimelerle oynarım. Yok. Söyleyebilecek kelime yok. Küfürden gayrı söyleyebilecek sözünüz varsa söyleyin. Ben bulamıyorum. Bilim yanlılığı kabul edebilir mi? Bilim ırkçılığı kabul edebilir mi? Ötekileştirmeyi, dışlamayı, kini, nefreti kabul edebilir mi? Ideoloji-politik mülahazalarla, oy kaygularıyla bilimsel çalışma yürütülebilir mi? Ah benim safdilli halkım. Tıpkı Barolar Birliği başkanı Metin Feyzioğlu'nu göklere çıkardığınız gibi bir zamanlar, bu adamı da uçurdunuz. Oysa kanatları yoktu. Adam paldır-küldür düşmeye başladı. Hangi balçığa düşeceği belli değil. Ben ne diyeyim, ah bilimden nasibini almamış bu...

hayatın temel teması ölüm temel tasamız ölüm nihai sonumuz ölüm. ölmeğe yaşıyoruz ölmeğe sanki sonsuza mı varacaksın etin kemiklerinde bre dangalak 23.10.2020

ben hatalar yaptım nice büyük hatalar bedelini ben ödedim paramparça kalbim onanmaz cam kırığı yaralar 23.10.2019  

bunca insan girmiş gönlüme bunca insan terketmiş kırmışım kırılmışım gökyüzünün altında bir yumruk kadar küçük insan kalbidir benimkisi 23.10.2019

Yine çay içerken yazılmış. Ahh çay, sen nelere kadirsin. ------------------------------- oturmuşum çay içiyorum camiye nazır bir mekânda hem yazıyorum hem salâ dinliyorum tam önümde bir tabut sala neyi anlatır bilmem lâkin tabuttakiyle iyi anlaşıyorum haince gülüyor garibem belli ki çok baskı görmüş çok dövulmüş bırakmış artık bütün acıları geride ağlamalar haykırmalar çığlıklar kimi gerçek kimi sahte "sen beni çok ağlattın hayat şimdi sıra sende" 23.10.2019

kendi kendine konuşan delidir diyorlar o halde ben deliyim hele banyoda-duşda görün bir de tam bir zır deliyim

Bu kez yine bir mola aralığında, Şişli camisi'nin orada, bir cafede çayımı yudumluyorum. Namaz saati... Caminin dışında, yolda alabildiğine uzanan bir namaz kuyruğu. Gelip geçenin trafik içinden, arabaların arasından atraksiyon yaparak yürümek zorunda bırakıldığı bir sakat anlayışın panoraması. Bu ülkede 100.000'i aşkın cami yok mu? Camilerin pek çoğu Cuma'da bile boş kalmıyor mu? Ve her camiiye çok yakın mesafelerde başkaca camiler bulunmuyor mu? O halde neden? Neden yol ortasında ve milletin hürriyetini de ihlâl edercesine bu uygulama? İnsanların kendi ibadetleri dışında hiç bir şeye saygıları yok mu? Ya da 'biz bunu yaparız, siz müdahale edemezsiniz' mi demek isterler? 'Yetkiler bile bize, zaten dokunamazlar' güveni mi? Ne demek isterlerse istesinler. Bu ibadet samimi değildir. Ve ben, bu hareketle onların saygısızlıktan öte, insan hak ve özgürlüklerine inanmama, dini inançlarını dayatma, onlarla bir davranmayanları ötekileştirme ve dini aidiyetin onlar...

 Ahh küfürbaz biri olmalıydım Bütün tabulara saydırmalıydım

Bansky gibi olacaksın şu hayatta. Üreteceksin... Ürettiklerin milyonlarca dolar etse bile, kimse mahlasın dışında, senin kim olduğunu bilmeyecek. Ne müthiş. Gerçek sanat ve gerçek sanatçı. Saygıyla...

yalanlarım yalandır gerçekliğim isyanımda doğrusuzdur yanlışlarım sevmelerimden azade karalarım zifirdir gecelerimin feneri damladır ışıyan gözlerimde ölümcül günahlar batağında ben bir günahkârım tanrısız ve kutsalsız yakalanmışım dillerimden sevinçlerden uzak acılarım beyazım pıtırcıklar gök kuşağı gülmelerim ah kelebekden daha ölümlüdür tuzak sevmelere ömrüm 22.10.2019  

Ölümlerimiz sadece sahte içkiden mi? Herşeyimiz sahte. Doğal olmayan pek çok ölümün altında, insanımızın, kararlarımızın, politikalarımızın... Gerçeklikten uzak ve sahte oluşu yatmıyor mu?

Avrupa Birliği ülkelerinde grip aşısı olmayan kalmamış. İran bile 7.500 000 aşı tedarik etmiş. Bizde ara ki bulasın. Akciğerlerinin yarısı alınmış kişiler bile risk gurubu dışında bırakılmış. Daha grip aşısı tedarikini çözememiş bir Bakanlık, Covid 19 aşısını nasıl çözebilir ki? Maharet şu ki, lâfla peynir gemisi yürütülürmüş. Yakıtı sağlayan da maalesef cehaletimizdir.

Kaçınılmazdan kaçamazsın. Herşeyin dokunmatik olduğu bir dünyada, insan ilişkileri dokunmadan yürüyemez. Dokunmadan sevemez, sevişemez, çiftleşemez, üreyemez, var olamazsın. Dokunmadır ki, insanoğlunun ve dahi bütün memelilerin varolma, çoğalma, yayılma serüveninin ilk hamlesidir. O halde hayvanların tersine, karşılıklı rıza dahilinde birbirine dokunmak, 'otoritenin onayı alınmadığı' gerekçesiyle, niçin yasak, ayıp, günah ve haram olsun? Bu yargı tanrının mıdır, yoksa ahlâkın kuramcısı insanın mı?