ÖLÜM
Dostlar,
Öülmü 'dilimden ve yazılarımdan eksik etmediğimi söyleyenler' çok olmuştur.
Oysa beni ortamlarında eğlenceli bulanlar da az değildir.
Bilinir ki ölüm, hayatın başlangıcıdır.
Dahi hayatın kendisidir.
Hayatın idamesi ve inkişafı ancak ölüm nedeniyle mümkündür.
Ölüm hayat kadar normaldir, ancak geride bıraktığı acılarla üzücüdür, yıkıcıdır.
Ölümü bu kadar dilime dolamamın nedeni hissedilen yalnızlık olabilir mi?
Yalnızlıklarınızı çoğaltacak, sevinçlere dönüştürecek unsurlar birer birer gitmişlerse hayatınızdan, -elbette kalanlar sağolsun. Onlar bizim hayata tutunmamızın yegâne nedeni değil mi?- sanırım bu durum doğal karşılanabilir.
Önceki postta bahsettiğim gibi, Ayten'i konu alan ve umarım kısa zamanda basılabilecek olan kitabın konusu da ölüm.
Ancak yaşayanlar için ölümün acısı da bir süreçtir.
Gün gelir ve kaybedilen kim olursa olsun bütün ölümler, belki gülümseten hatıralara dönüşür ki, Ayten de benim için artık böyledir.
Ölüm acısı güzel hatıralara ve hatıralar nezdinde yaşanılanlara yönelik saygıya dönüşmüştür.
Ben materyalistim dostlar.
Bu dindar olmak kadar doğaldır.
Ölenin bizi gökyüzünden izlediğine inanmam.
Ve dahi ölüm sonrası buluşmalara da.
Ölürsün...
Önceleri kemiksin toprak altında...
Sonrasında hiçsin.
Devr-i daim olacak.
Diğer canlılar beslenecekler bedeninden ve hayatlar üreyecek hayata yeniden.
Şimdi aşağıda bu güne kadar paylaşmadığım ve Ayten'in ölümünden iki gün sonrasının bunaltısıyla yazılmış, kitaptan bir şiir paylaşıyorum.
Moraliniz bozulsun diye değil, gerçek yaşanılan olduğu için.
Sevgiyle...
TESLİMİYET İNFAZ TANRILARINA
(Ölümünden iki gün sonra Ayten)
11.03.2019
ah nasıl işlemişim nasıl
dokuma bilmeyen ben
zanaat yoksunu
lânet miskin kaplumbağa
oya işler gibi tıpkı
bütün dokularıma hücrelerini
beynimin mezar taşında yazgın
mührün silinmez mürekkeple alnımda
kalbin kalbimin çatlaklarında ölmüşse bile yavrucuğum
kaldırımlara damlayan gözyaşların
duvarlarda çiçeklenen kahkahaların
ören yeridir ah
ören yeridir köksüz soyadım
bedeninin üstüne serdikleri ölü toprağı
çırılçıplaksın bahar yağmurlarında
çırılçıplağım
yokluğunun zindan ayazında
kabul etmem Ayten
kabul etmem
hiç bir sırayı ihlâl etmeyen sen
ömr-ü hayatında
fakat bu kez neden
neden ben beklerken önünde
neden ihlal edersin sırayı
neden benden önce gidersin
neden
sana neden öldüğünü sormayacağım
ölüm doğumun temel yasasıdır çünkü
sen de doğuracaksın elbet
hesabım seninle değil
infaz tanrılarınla
neden sıranı beklemeden
çıkarttılar kınından
kanlı oraklarını
neden
neden
kırılsın ucuz kalemlerim kırılsın
sussun
konuşmasın azap dillerim sussun
gören gözlerim köstebek
bir sağır kuyuda kulaklarım
ellerimde lekesi varsa hayat pisliğinin
yok olsam hayat cehenneminde
olsun
papatyalarım sona kalsın
onları bana bıraksın
beni sıranın önüne alsın
n'olur
benden önce soldurmasın
korkularımla yaşamayı becerebilirim ben
korkusuzca ölmeyi becerebileceğim kadar
puştum
itiraz edersem
puştum edersem
puştum
Ayten
Yorumlar
Yorum Gönder