MASKE MACERALARIM -13 - MİZAH - YAZI


İlk defa bilimin ve bilim kurullarının kayıtsız disiplini altına girdi dünya.
Sözlerini dinler oldu.
Bilimin, dinin iyileştirici gücünden çok daha etkili olduğunu gördü.
Maddi hayatın süregitmesinde bilimin ne denli önemli ve kaçınılmaz olduğunu kavradı.
Dinler dinlenirlerken, bilim dört-nal yol aldı, alıyor.
Maneviyat, maneviyat olarak kalplerimizde kalmalıydı.
Bilim ise işini yapmalıydı.
Öyle oldu.
Virüs öylesine değişimler yarattı ki hayatımızda, öylesine müthiş bir bilinçlendirme çalışması yaptı ki, 400 yıl uğraşsak yapamazdık, bu sonuca ulaşamazdık.
Bedeli hayli ağır olmadı değil, ama hiç bir gelişme bedel ödemeden kazanılmıyor.
Varolasın virüs.
Sağlık sektöründeki bilimsel çalışmalar, her koşulda ara vermeden sürdürülen silah sanayideki bilimsel-teknolojik üretimin ve ayrılan kaynakların ve bu alandaki hızlı gelişmelerin önüne geçemezdi elbet.
Önce silah , silah üretimi ve ölüm, sonra sağlık ve insan hayatı…
Devletler bütün bilimsel olanaklarını ve çok sayıdaki bilim adamlarını silah sektörüne yönlendirmekten asla vazgeçmiyorlar, vazgeçmeyecekler.
Kapitalist-emperyalizm bütün dünyada tarihe gömülene kadar böyle sürecek bu iş.
Virüs süreç içerisinde öldürürken yüzbinleri, kapitalistler ‘bir seferde milyonları nasıl öldürürüz’ diye sürdürecekler bilimsel çalışmalarını.
Bu nedenle kitle imha silahlarının, tankların-topların, kimyasal-nükleer bombaların üretiminde istihdam edecekler bilim adamlarının büyük çoğunluğunu.
Ve bazı bilim adamları da bu istihdama izin verecekler.
Dünyanın çarkı böyle işliyor maalesef.
Bu sektöre uzak durabilmenin, insan onurundan başkaca da bir yolu yok şimdilik.
‘Hangi silah, en az maliyetle en çok insanı ortadan kaldırabilir,' temel soru bu.
Ve trilyon dolarlar harcanarak cevabı aranan en önemli soru.
Bu işi virüs yapabilecekse, onu bile laboratuarlara almaktan çekinmeyecekler, çekinmiyorlar inanın.
Kendi vatandaşlarına ilişmeden yok edebilecek bir virüs...
Düşüncesi bile ürkütüyor insanı.
Vahşi kapitalizm böyle bir şey.
Adı üstünde vahşi…
Bütün bunların bilimsiz ve bilim adamsız yapılabilmesi mümkün mü?
O nedenle böylesi insana ve insanlığa karşı sektörlerde çalışan, katkı getiren tahsillilere ben, ‘bilim insanı’ değil, ‘bilim adamı’ olarak hitap etmeyi uygun buluyorum.
Çünkü bunlar erkek egemenliğine ve erkek mantalitesinin iktidarda sürüp gitmesine, dolayısıyla kapitalist-emperyalizmin daha da kökleşmesine hizmet ediyorlar; farkında olsunlar, olmasınlar.
Neferlik yapıyorlar.
İnsanın insanlığa geçişini geciktiriyorlar.
Madem ki bilim bu kadar önemlidir ve dünyada ilk defa bilim insanları savaş teknolojileri dışında bu denli öne çıkmışlardır -çünkü zaten diğer sektörlerde de savaş teknolojilerinin atıklarından yararlanılmıyor mu?- o halde bu furyaya ben de ayak uydurmalı ve bütün çalışmalarımda bilimi gözetmeliyim.
Bu nedenle, erkek olmayan bir bilim insanı edasıyla davranmaya ve maske maceralarım konusunda bilimsel bir analiz yapmaya karar veriyorum.
Bilimsiz yol almaya çalışmak, yol aldırmıyor cancağızlarım.
Değil mi ki bilimi gözetirsem eğer, okuyucu da beni gözetir ve böylece gelen beğeni sayımı arttırabilir ve reytinglerime pik (tavan) yaptırabilirim.
Bilimsel analiz yapacaksam, kullandığım terimler de, halkın anlayabileceği sadelikte, ama bilimsel olmalıdır.
Yani hem anlaşılmalı, hem de bilimden çaktığımı da hissettirmeliyim çaktırmadan.
Öyle değil mi?
Bilimsel analizlerimi anlamakta zorluk çekerseniz doğal olarak, bağışlayınız lütfen.
Napalım bilim öyle sıradan bir şey değil.
Okumak öğrenmek, öğrenmek okumak ve araştırmak gerektiriyor.
Zahmetli.
Sizlere elde ettiğim rakamları grafiklere açıklayacağım.
Gerçi bilgisayarda grafik oluşturmayı henüz beceremiyorum ama, halkımızın tahayyül gücü yüksektir.
Her bilim insanında bu kadarcık noksan olacaktır elbet.
Bu seferlik tahayyül ediverin artık.
İşte sonuçlar:
Maske maceralarım adet: 3712.
Göz boyamak, hayret ve hayranlık uyandırmak için, hangi palavracı tarafından eklendiğini bilmediğim 3700 macerayı analizimin dışında bırakıyorum.
Objektif olmak bunu gerektiriyor çünkü.
Gerçek maske macera sayısı: 12.
Bugünküyle birlikte 13 olacak ama, bunun sonuçları ancak bir hafta sonra alınacağı için değerlendirme dışı bırakıyorun.
Test için gönderilenlerin sayısı: 55.000.
Bu rakam son 3 gündür kamuoyunun baskısıyla 200.000’e yaklaştı sanırım.
7 grupta 200.000.
Tam rakamı şimdilik veremiyorum, çünkü grup üye sayıları gün be gün değişmekte.
Ayrıca test uygulamaya gerek duymadığım yüzlerce grup ve yüzbinlerce insan da var tabii.
Ateşleri artar, solumaları güçleşirse uygulayacağım.
Tam rakamı ise ancak kesin sonuçlar elime geçtiğinde açıklayabileceğim.
Okumaya hasta olan virüslü insan sayısı ortalama: 400
Bunlar ağır pozitif ve yoğun bakım servislerinde bakılıyorlar.
Çoğu solunum makinasına bağlılar (bu makinaya ne denirdi unuttum maalesef).
Pozitif olup evlerinde hiçbir şey yapmadan, sokağa çıkma yasağı uygulanmak suretiyle karantinaya alınanların sayısı ise hiç de az değil.
Toplumun %15’i civarında.
Bunlar 65 yaş üstü ve 20 yaş altı.
65 yaş üstü olanların her her an okumaya meğilli, virütik bilgilerle donatılmış olmalarından ve topluma virüs bulaştırmalarından korkuluyor.
Ayrıca bunlar virüse karşı bağışıklıkları çok düşük vatandaşlar. Okumadan edemiyorlar, hemen teslim oluyorlar virüsle karşılaştıklarında.
Zaptedilmezlerse her an okuyabilirler.
Bunların 'kitaplara ve okumaya karşı kendilerini maskelemeleri ve herhangi bir kitaba ya da yazılı metine dokunduklarında ellerini sabunlu suyla yıkamaları, en iyisi hiç dokunmazlarsa hayatta kalmayı başarabilecekleri' düşünülüyor ve öneriliyor.
65 yaş üstü olan gariplerimin zamanında çok okudukları ve zaman içinde hayli bilgi depoladıkları biliniyor.
Topluma bilinç aşılayabilirler ki, o nedenle şimdilik tecrit altında tutulmalarında yarar var.
Bu nedenle evlerinde denetimli serbestlık uygulanıyor..
Ve tabii gümbür gümbür gelen 20 yaş altı.
Bağışıklıkları çok yüksek bu grubun büyüklerine göre daha araştırıcı, daha sorgulayıcı olabilecekleri ve ilerde tehlike teşkil edebilecekleri, kaldı ki son gelişmelerin onları hızla bilime, ateizme ya da deisme yönlendirebileceği öngörülüyor.
Şimdilik kitap ve okuma virüsü umurlarında olmasa bile, günlerin neler getirebleceği bilinmiyor.
Onlar da otursunlar oturdukları yerde bir müddet n'olmuş ki.
Bir de büyük oranda piyasada dolaşan negatifler var.
Bunların da virüsle uzaktan, yakından tanışıklıkları yok.
Cesurlar ve gerçek kahramanlar onlar.
Kitap virüsünden hiç mi hiç etkilenmiyorlar.
Çoğunun virüsten haberleri bile yok.
Özgür olabilirler, özgürce dolaşabilirler.
Bir de virüs kapmışları iyileştirmeye çalışan sağlık personeli var ki, pozitifleri ölümden döndürmek için büyük bir risk altıında 7/24 çalışıyorlar.
Kendileri zaten önceden virüslenmişler ve çoğu bağışık, ama bazıları virüsle muhatap olmadıkları için çok sıkıntıya giriyorlar.
Bir de idareci kesim var ki, halkı kitap virüsünden uzak tutmak için olanca gayretle çalışıyorlar.
Takdire şayan bir çaba bu.
Virüse rağmen çalışmak zorunda kalanların ise hayat gailesi nedeniyle virüsle falan uğraşacakları zamanları maalesef hiç yok.
Şimdi bütün bu bilimsel veriler gözetildiğinde, vardığım sonuç şu.
'Uzun yazmayacaksın kardeşim.'
Az sayıdaki virüsün ölümcül etki yaratmadığı artık bilimsel bir gerçek.
Ama virüs sayısı çoğaldıkça ve viritük tecrübeler kağıtlara ya da dile döküldükçe bulaşıcılık artıyor.
Bu da riski arttırıyor.
Görülüyor ki, uzun yazılarda alınan beğeni sayısı kısa olanlara göre çok daha az.
Yazılar kısaldıkça okuma oranı yükseliyor ki, bu da virüsün etkisizleşmesine yol açıyor.
İstenen de bu değil mi zaten?
Bütün bu bilimsel sonuçları dikakate alınca ince hesaplar yapmam gerektiğini anlıyorum..
Yapıyorum.
Ve maske maceralarımı mümkün olduğunca kısa tutmaya karar veriyorum.
Ne kadar kısa o kadar köfte.
Logoritmik ve geometrik ve hatta matematiksel, bazen fiziksel, kimyasal, jeolojik, antropolojik…
Ürolojik de var mıydı acaba, hatırlayamıyorum.
Bunca bilimi bir araya getirerek yaptığım hesaplara göre 140 satırlık bir macerada 30-40 beğeni alıyorsam , 1 satırda yaklaşık 1000 beğeni almam gerekiyor.
Bunca uğraşıya ne gerek vardı, bilmiyorum.
İlkokul bebesinin bile yapabileceği basit bir hesap işte.
Virüs düşmanlarını sevindirecektir bu durum ama yapacak bir şey yok.
'Popülizm yapıyorsun' diyenleriniz de olacaktır
Halkın anlayabileceği basit bir deyişle nam-ı diğer halk dalkavukluğu..
Oysa ne popülizm, ne de halk dalkavukluğu değildir benimkisi.
Kitleselleşmektir.
Kitleyi gözeteceksin sonuca ulaşmak için..
Ha birde unutmadan, bilim kolay bir iş değil tabii.
İnsanın kafası karışıyor bazen.
Analizime yansıyan hatalı bir tespit varsa, makalemi yayınladığımda bilim dergilerinden birinde, nasılsa karşı tezler oluşacaktır anında.
Sonuçta bir özür...
Dileriz olur biter.
Hadi bakalım.
İşte bütün bu verilerin ışığında bugünkü bilimsel maske maceramı kaleme alabilirim artık.
Kolay gelsin virütik okuyucularım.
MASKELERİM GELMEDİ

26.04.2020

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KANDIRA'LI BİR ÇİNGEN - MUSTAFA KANDIRALI - YAZI

MİLİTARİZM, ASKERİ DARBELER, DEVRİMLER - YAZI - SİYASİ

MOMMY MOMMY - YAZI

DAHA 13 KERE İNTİHAR EDEBİLİRSİN - YAZI

> BABAYIM BEN - ŞİİR

BİR YALAN TAKTİK - İYİ POLİS - YAZI - POLİTİK

HAY BEN BÖYLE TOPLUMUN - KISA YAZI