HELİN BÖLEK ANISINA - YAZI
TAM 35 YIİ OLMUŞ.
FİLİZLENMİŞ, KÖKLENMİŞ, DALLANMIŞ, RENKLENMİŞ, ÇİÇEKLENMİŞ, ÇOĞALMIŞ…
TIPKI BİR ÇINAR GİBİ.
BU ÇINARI KESEMEYECEKSİNİZ!
G R UP Y O R U M !
Yıllar yıllar öncesi…
İşsizlik ve parasızlıktan iyice göçmeye başlamıştım.
İş müracaatlarım sonuç vermiyordu.
Ben de geçimimi sağlamak ve şansımı yeni diyârlarda aramak için, yaptığım en iyi işi yapmaya, hayatımı yazarak kazanmaya karar veriyorum.
Mamak Askeri Cezaevi’nden çıktıktan sonra Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu, görüşmek üzere beni Cumhuriyet Ankara Bürosuna çağırmıştı.
Görüşmenin konusu Mamak Askeri Ceza ve Tutukevindeki baskılar ve işkenceler olacaktı.
O güne kadar basın-yayın kuruluşlarına yaptığım iş müracaatları bir sonuç vermiş değildi.
Dolayısıyla bu toplantıyı iş olanakları bakımından da umutla beklemiştim.
Toplantıda Uğur Mumcu, yine yazarlardan Mustafa Ekmekçi, Cumhuriyet gazetesi sahibi Nadir Nadi ve adını bile anmaktan imtina ettiğim o dönemin Genel Yayın Yönetmeni-Ankara Temsilcisi zat-ımuhterem de vardı.
Bir ara Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen de toplantıya katılıyor, ancak çok durmadan çıkıyor.
Sorulan sorulara açıklıkla cevap veriyorum ve yaşanılanları anlatıyorum.
Daha sonra konu benim işsizliğime geliyor.
Nadir Nadi Ankara Temsilcisine dönerek ‘Kudret’e iş verelim’ diyor.
Uğur Mumcu tasdikleyerek ‘gecikmeden halledersin’ diyor Temsicisiye.
Bana dönüyor ve ‘5-10 gün içerisinde Ankara Temsilclrinin beni arayacağını’ söylüyor.
Temsilci olan o demokrat bozuntusu zat kıvranıp duruyor.
Belli ki beni, siyasi olarak sindirebilmiş değil.
1 ay boyunca telefon bekliyorum.
Ve sonra Temsilciyi arıyorum.
Yine kıvranıyor, kıvırtıyor.
‘Lânet olsun!’ diyorum bırakıyorum konunun peşini.
Aslında kendimi cenderede hissettiğim Ankara’dan kaçıp kurtulmak için, beklemeden İstanbul’a gidiyorum.
İş müracaatlarım yine fiyasko.
Ben de ropörtajlar yapmak ve bunları dergilere satmak suretiyle geçimimi sağlamaya karar veriyorum.
İlk röportajımı, 1985 yılı başlarında, üniversitelerdeki depolitasyona tepki olarak ortaya çıkan ve dört üniversiteli arkadaş tarafından kurulan Grup Yorum’la yapıyorum..
Bütün üniversitelerde öylesine kısa bir sürede hayran kitlesi oluşturuyorlar ki, konserleri dolup dolup taşıyor. Ve grubun üye sayısını ona çıkartıyorlar.
Ve ben de onlarla ilk röportajlarını yapıyorum.
Özetle şunları söylüyorlar:
“Grup Yorum,üniversitelerimizdeki depolitizasyon ortamınının, insan ilişkilerindeki kopukluğun, mevcut ilişkilerdeki yozluğun neticesinde orta çıktı. Amacımız toplumumuzdaki iç kültürel gelişmelere katkıda bulunmaktır. Bizim için müzik, toplumsal sorunlardan ayrı bir olgu değildir. Eğlence kaygısından uzak bir anlayışla ele alınmalıdır. Slogancı olmamalıdır. Söz ve müzik nitelikli ve anlamlı bir bütünlük oluşturmalıdır. Bizim müziğimiz tepkiyle doğan bir müziktir. Bugün evrensel müzik bile bir tepki arayışı içerisinde. Bizce çağdaş müzik çok sesli olmak zorundadır. Bizim müziğimizin ise çağdaşlaşabilmesi için tını zenginliği içerisinde bir mesajın yer alması gerekiyor. Aramızda nota bilmeyen arkadaşlarımız var. Bilenlerin önderliğinde müzik eğitimi yapıyoruz. Değerli hocalardan dersler almayı ve bir araştırma grubu oluşturarak müzikle ilgili teorik araştırmalar yapmayı düşünüyoruz. “
Bu değerli gençlerle röportajı bitirdiğimizde, onlara 'zaten şimşekleri üzerlerine çekmiş öğrenciler olarak röportajın yayınlanmasıyla birlikte öğrenciliklerinin tümüyle tehlikeye girebileceğini' hatırlatıyorum.
“Müziğe devam” diyorlar.
Röportaj o günlerin itibarlı siyasi dergisi ‘Yeni Gündem’de yayınlanıyor.
Kısa bir süre sonra Grup Yorum üyeleri üniversitelerdeki öğrenciliklerinden atıldılar.
Ama bütün Türkiye onları bağrına basmakta tereddüt etmedi.
1985 yılında grubu oluşturan 10 değerli müzisyen öğrencinin isimlerini altta veriyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder