PAPA SUİKASTİNİN PLÂNLAYICISI KİM? - YAZI - POLİTİK
39 yıl sonra cevabı 'bilinmeyen' soru:
PAPA SUİKASTİNİN PLÂNLAYICISI KİM?
PAPA SUİKASTİNİN PLÂNLAYICISI KİM?
39 yıl önce 13 Mayıs 1981’de, gazeteci Abdi İpekçi’nin de katili olan faşist Mehmet Ali Ağca, Vatikan’da Papaların Papası, Roma Katolik Kilisesi'nin dünya çapındaki ruhani lideri 2. Jean Paul’e süikast düzenledi.
Abdi İpekçi’yi öldürdükten sonra bulundurulduğu çok korunaklı Askeri Cezaevinden ellerini-kollarını sallayarak kaçırılmış, İtalya’ya gönderilmiş ve bilahare Papa suikastini gerçekleştirmişti.
Ve maalesef ne Abdi İpekçi cinayeti, ne Ağca'nın cezaevinden kaçırılışı, ne de Papa Suikasti bu güne kadar, diğer pek çok suikast gibi çözülmemiş, giz olarak kalmış, açıklanabilmiş değildir.
Abdi İpekçi’yi öldürdükten sonra bulundurulduğu çok korunaklı Askeri Cezaevinden ellerini-kollarını sallayarak kaçırılmış, İtalya’ya gönderilmiş ve bilahare Papa suikastini gerçekleştirmişti.
Ve maalesef ne Abdi İpekçi cinayeti, ne Ağca'nın cezaevinden kaçırılışı, ne de Papa Suikasti bu güne kadar, diğer pek çok suikast gibi çözülmemiş, giz olarak kalmış, açıklanabilmiş değildir.
O günlerde konuya ilişkin bir yazı yazmıştım.
Bu yazı ya Genç Sosyalist ya da Genç İşçi dergilerinin birinde yayınlanmıştı.
Ayrıca bildiri olarak basılmış ve 12 Eylül’ün despot karanlığında, Sosyalist Gençlik Birliği militanları, devrimci-sosyalist, direnişçi gençler tarafından onbinlerce basılarak kitlelere dağıtılmıştı.
Ve bilinmeli ki, o dönem bu faaliyetlerin hiçbiri yasal değildi.
Zaten 12 Eylül rejimine karşı yasal platformlarda varlığını sürdürmek mümkün değildi.
Dün gece elimde kalan birkaç sararmış kağıdı karıştırdım, ‘acaba bu yazı da aralarında olabilir mi’ diye.
Yoktu.
Ancak yazının özünü hatırladığım için, aşağıda özetle aktaracağım.
Bu yazı ya Genç Sosyalist ya da Genç İşçi dergilerinin birinde yayınlanmıştı.
Ayrıca bildiri olarak basılmış ve 12 Eylül’ün despot karanlığında, Sosyalist Gençlik Birliği militanları, devrimci-sosyalist, direnişçi gençler tarafından onbinlerce basılarak kitlelere dağıtılmıştı.
Ve bilinmeli ki, o dönem bu faaliyetlerin hiçbiri yasal değildi.
Zaten 12 Eylül rejimine karşı yasal platformlarda varlığını sürdürmek mümkün değildi.
Dün gece elimde kalan birkaç sararmış kağıdı karıştırdım, ‘acaba bu yazı da aralarında olabilir mi’ diye.
Yoktu.
Ancak yazının özünü hatırladığım için, aşağıda özetle aktaracağım.
Mehmet Ali Ağca’nın, 12 Eylül’den 1,5 yıl önce Abdi İpekçi’yi öldürmesinin arkasında 12 Eylül’ün faşit diktatörü Kenan Evren’in olduğu o günlerin çok tartışılan konusuydu.
Çünkü bu hamle de, pek çok diğerleri gibi 12 Eylül'e meşru zemin yaratmak için atılmış bir adımdı.
Ve biz biliyorduk ki, 1981 yılında Papa’ya suikast için Ağca'yı İtalya’ya gönderen de aynı kişi, yani Kenan Evren ve 12 Eylül rejimiydi.
Çünkü bu hamle de, pek çok diğerleri gibi 12 Eylül'e meşru zemin yaratmak için atılmış bir adımdı.
Ve biz biliyorduk ki, 1981 yılında Papa’ya suikast için Ağca'yı İtalya’ya gönderen de aynı kişi, yani Kenan Evren ve 12 Eylül rejimiydi.
O dönem işkencede ölenlerin, idam ve infaz edilenlerin, sağda-solda, çöplerde bulunan cesetlerin, sakat kalanların haddi hesabı yoktu.
Ve yüzbinlerce insan cezaevlarine tıkıştırılmışlardı.
Ve yüzbinlerce insan cezaevlarine tıkıştırılmışlardı.
İşkence 12 Eylül rejiminin resmi sorgulama yöntemiydi. Alenen uygulanıyor ve savunuluyor, terörist oalarak damgalanan bütün muhaliflere, eşleri, çocukları ve aileleriyle birlikte hak görülüyordu.
Ancak işkence ve 'gizemli' ölümler bütün dünyada ayyuka çıkmış, protestolara neden oluyor ve nispeten demokratik Avrupa ülkeleri tarafından 12 Eylül rejimine karşı koz olarak kullanılıyordu.
Bu durum 12 Eylül’cüleri fazlasıyla rahatsız ediyor ve sıkıştırıyordu.
Konuyu farklı mecralara kaydıracak ve gözleri aynı bağlamda başka merkezlere yöneltecek bir operasyona ihtiyaçları vardı. Nitekim bu operasyon, bütün dünyada ses vereceğine ve tepki doğuracağına inanılan ve 12 Eylül rejiminin aklanmasına yol açması beklenen Papa suikastı olarak belirlendi ve Mehmet Ali Ağca bu amaçla İtalya'ya gönderildi.
Bu durum 12 Eylül’cüleri fazlasıyla rahatsız ediyor ve sıkıştırıyordu.
Konuyu farklı mecralara kaydıracak ve gözleri aynı bağlamda başka merkezlere yöneltecek bir operasyona ihtiyaçları vardı. Nitekim bu operasyon, bütün dünyada ses vereceğine ve tepki doğuracağına inanılan ve 12 Eylül rejiminin aklanmasına yol açması beklenen Papa suikastı olarak belirlendi ve Mehmet Ali Ağca bu amaçla İtalya'ya gönderildi.
Kenan Evren ve faşist şürekâsı, Papa sukikastının Türkiye'deki terör gerçeğinin boyutlarını bütün dünyaya tartışmasız sergileyeceğini, İtalyanların suikast nedenlerini ve azmettiricilerini açıklayabilmek için Ağca'ya işkence yapmak zorunda kalacaklarını, bunun da dünyanın gözü önünde gerçekleşeceğini hesap etmişlerdi.
Bu arada belitmeliyiz ki, cezaevinden kaçışını kimlerin plânladığını, kendisini kimlerin İtalya'ya götürdüğünü, kimlerin azmettirdiğini Ağca'nın kendisi bile bilmiyordu.
Bu arada belitmeliyiz ki, cezaevinden kaçışını kimlerin plânladığını, kendisini kimlerin İtalya'ya götürdüğünü, kimlerin azmettirdiğini Ağca'nın kendisi bile bilmiyordu.
Oysa süikast sonrasında Kenan Evren’in aşağıdaki mihveldeki şu sözleri konuyu anlatması bakımından yeterince açıktı.
"Hadi bakalım görsün şimdi bütün dünya. Teröriste işkence yapılır mıymış, yapılmaz mıymış?"
"Hadi bakalım görsün şimdi bütün dünya. Teröriste işkence yapılır mıymış, yapılmaz mıymış?"
Bu konu böylesine sarihken, bunca yıl gizli kalması da insanlık adına büyük bir utanç değil mi?
Yazıya son verirken, bu işlerin temennilerle yürümeyeceğini bilen birisi olarak, yine de bir temennide bulunmalıyım.
Umarım 12 Eylül'ler ve ona öykünen rejimler tekrarlanmaz, bu ve benzeri rejimlerin halk düşmanı icraatları gizli kalmaz.
Umarım 12 Eylül'ler ve ona öykünen rejimler tekrarlanmaz, bu ve benzeri rejimlerin halk düşmanı icraatları gizli kalmaz.
Yorumlar
Yorum Gönder