> BRİJİTTE BARDOT VE BEN - YAZI

(Aşk kavramı üzerine, nacizane)

Brijitte Bardot’u çok iyi tanır eskiler ve unutmazlar.
Unutamazlar…
Dünya erkeğinin, güzelliğine neredeyse tapındığı bir dilberdi kendisi.
Erkeklere göre seks sembolü.
Her erkeğin hayalini süsleyen sarışın lolita.
Ama benim için hiç öyle olmadı.
İnanın olmadı.
En kızışık gençlik dönemlerimde bile hayallerimde hiç yer almadı .
Fantazilerimi süslemedi.
Örneğin bir Sophia Loren’in yanında sözü bile edilmezdi.

Bazıları öyledir.
Benim gibi…
Belki biraz garip gelecek size.
Belki bazı erkeklerimize ‘adam olana yakışmaz’ olarak görünecek bu durum.
Bütün dünya için çok şey ifade eden bir ‘değer’, benim için hiç bir şey ifade etmedi.
Tek bir filmine bile gitmedim sinemalarda.
Oysa salonlar tıklım-tıkış dolardı
Hakkında 45'likler bile çıkartılmıştı...
Çünkü bence güzellik sadece gözlerle değil, kulaklarla, tavırlarla, beyinle ve kalple de oluşan bir algıdır; ya da histir diyelim.
Beyin ve kalp tamam da, ‘kulak ne oluyor’ dediğinizi duyar gibiyim.
Kulak sestir, müziktir, nağmedir, ahenktır, ritimdir.
Duydukları sesleri, söylenenleri beyne aktaran organ.
Ve kulak çok ama çok önemlidir sevgi bağının oluşmasında.
Sevgi sözcüklerini duyan, sesteki inceliği, zerafeti, aşkı, ilk algılayan organ değil midir kulak?
Hiç görmediğiniz bir kadınla, sadece telefon görüşmeleri ile aşk yaşadınız mı hiç?
Ve çok sonraları gördüğünüzde onu, bir Brijitte Bardot olmadığını görse bile gözleriniz, belki de çevrenizde çok daha güzellerinin olduğunu bilse bile hafızanız, hem de size yeşil ışık yakan pek çoğu varken çevrenizde, kendisini görmeseniz de, telefonda ortaya çıkan o aşkın nasıl da yükselerek devam ettiğine tanık oldunuz mu?
Yaşadınız mı böyle bir şey?
Telefon tanışıklığının akabinde ve ancak aylar sonra ilk defa gördüğünüzde onu, zaten sesine ve konuşmasına aşık olduğunuz o kadınla, bu kez hiç konuşmadan büyüdüğüne şahit oldunuz mu aşkınızın?
Ses yoktur ama, bu kez tavırdır, davranıştır sizi ona bağlayan.
Tavır zerafettir çünkü, İnceliktir, saygıdır, sevgidir, yüceliktir.
Bu kez hiç konuşmadan…
Yaşadınız mı?
Sadece bakmak birbirinizin gözlerine…
Derinlerine inmek.
Sımsıcak.
Sonra tutmak ellerini.
Usulca öpmek boynundan.
Kapatıp gözlerinizi.
Vücut ölçülerini görmeden.
Yaşamadıysanız eksik kalmış.
Ama ban yaşadım.
Tarafımca ve irade dışı tecrübe edilmiş bir konudur yukarıda anlattığım.
Hikâyesi bile var, şiiri bile var.
“Kardelen…”
Psikolojime bağlı.
Bakarsınız bir gün paylaşırım.

Şöyle dikkatlice bakarsınız sevdiğinize.
Öyle çok muhteşem değildir oysa kaşları.
Gözleri, burnu ya da dudakları…
Hatta biraz basenlidir bile.
Biraz da göbeği vardır belki.
Diğer insanlar gibidir yani.
Hepsi kadar güzel…
Tek tek uzuvlarını incelersiniz.
Tek tek bakınca olağan-dışı-bir şey de yoktur aslında.
Ama bir Brijitte Bardot değildir sevdiğiniz.
Bir Sophia Loren değildir.
Kadın gözüyle bakarsak, bir Alain Delon değildir.
Ve bunu bilirsiniz.
O halde neden aşık olursunuz ona, düşündünüz mü?
Neden onunla buluşmaya giderken, onu beklerden ya da uzaktan gördüğünüzde, ya da sadece düşündüğünüzde heyecan kaplar bütün benliğinizi?
Çünkü aşk, o kadının fiziki güzelliğinden ziyade ve hatta azade, sizin içinizdeki o kocaman boşluktur.
Yalnızlığınızın adıdır aşk.
O boşluğu Brijitte Bardot dolduramaz.
O gerçeğiniz değildir sizin çünkü.
O nedenle BB’ye duyduğunuz aşk değil, güzelliğine hayranlıktır sadece.
Kim ki dolduruyorsa içinizdeki o boşluğu, hangi kadın ki sımsıcak girebiliyorsa oraya, parçanız odur artık, aşkınız odur.
Bu nedenle bir reçetesi de yoktur aşkın.
Şu da olabilir, bu da…
Kumral da olabilir, sarışın da…
Uzun da olabilir, kısa da,
Toplu da olabilir, zayıf da…
BB gibi sarışın ilâhelerden çok hoşlanıyor olabilirsiniz, ama aşkınız esmerdir.
Kim ki yalnızlığınıza giriyor ve sizi çoğaltıyorsa, kim ki kurtarıyorsa yalnızlıktan sizi, işte odur aşkınız.
Büyülenmişsiniz gibi bir histir bu.
Öylesine bir büyülenme ki, ne Brijitte, ne Sophia…
Başkaca bir kadın asla giremez o boşluğa.
Konu seks falan da değildir artık.
Hatta seks o büyüyü bozmaktır çoğu zaman.
Çünkü ilişkinizin tepe noktasında gerçekleşmelidir seks.
Büyüyü dağıtmadan..
Kendiliğinden gelişmeli, sürecin doğal parçası haline gelmelidir.
Zorlama olmaksızın...
Ve tarafların olanca arzularıyla.
Dokunmak, okşamak arttırmalıdır bağınızı.
Konuşmak arttırmalıdır.
Bakışmak arttırmalıdır.
Düşünmek arttırmalıdır.
Tuhaftır.
Ama öyledir.
Çünkü büyü, bakışındadır sevdiğinizin, konuşmasındadır, hitabındadır kalbinin.
Büyüyü bozmuyorsa tenindedir.
Belki yaşanmışlıklarındadır.
Belki acılarındadır..

Ahmed Arif’in kadın olanı olmalıdır sevdiğiniz.
Ya da bir kadın olarak Furuğ Ferruhzad.
Öyle duyarlı, sevdaya karşı, aşka karşı…
Şair olması değildir önemli olan, ama şair gibi bir kalbe sahip olmalıdır.
O ruhu yaşatmalıdır size.
Şairin şiirlerindeki o ruhu…
Gerisi teferruattır ve seksüel fantazilerinizdir yalnızca.

Aşk, içimdeki boşlukta kim varsa odur benim için.
Ne Brijitte Bardot, ne Sophia.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KANDIRA'LI BİR ÇİNGEN - MUSTAFA KANDIRALI - YAZI

MİLİTARİZM, ASKERİ DARBELER, DEVRİMLER - YAZI - SİYASİ

MOMMY MOMMY - YAZI

DAHA 13 KERE İNTİHAR EDEBİLİRSİN - YAZI

> BABAYIM BEN - ŞİİR

BİR YALAN TAKTİK - İYİ POLİS - YAZI - POLİTİK

HAY BEN BÖYLE TOPLUMUN - KISA YAZI