MASKE MACERALARIM - 7 - 19..04.2020 - MİZAH - YAZI
(N'olur n'olur gönderin maskelerimi artık. Ya da bir mesaj n'olur.)
Haberleri izliyorum.
Yahu n’oldu şu İdlib meselesi Allah aşkına?
Ya sığınmacılar?
Neyse…
Konumuz mizah.
Seni ağlatacak konulardan uzak duracaksın.
Aniden ilgimi çeken bir haber: “Pazar yerlerinin giriş-çıkışında zabıta maske dağıtıyor.”
Yupppiiiii…
Bizim buranın pazarı bugün.
Bir kilo domates alır 5-10 maskeye sahip olurum.
Yaşasın ızdırabım sona erecek nihayet.
Ben ki ızdırabın sesi...
Ben ki acıların üstadı...
Oturmuşum alay ederim kendimle.
Oturmuşum mizah yazarım her gün.
Acılarıma saygısızlık sayarım bu durumu.
Utanırım valla.
Binlerce şiir-yazı yazdım.
Tek bir tanesi sevinçlerimi dile getiremedi.
Olmadı, olamadı...
Bak 'acı dersen' döşenirim hemen.
Ama sevinç...
Iıhh...
Şu lânet virüs komedyen yapacak bu gidişle beni.
Hele ki stand-up’a kadar giderse bu iş felâket.
Olmaz, olamaz...
İtibarım...
İmajım...
Müslüm geliyor aklıma.
Adam çıkıp da komedi yapsa, keser miydi onca hayran bileklerini?
Olmaz...
Bu darbeyi indiremem kalbime, yapamam.
Neyse...
Yahu n’oldu şu İdlib meselesi Allah aşkına?
Ya sığınmacılar?
Neyse…
Konumuz mizah.
Seni ağlatacak konulardan uzak duracaksın.
Aniden ilgimi çeken bir haber: “Pazar yerlerinin giriş-çıkışında zabıta maske dağıtıyor.”
Yupppiiiii…
Bizim buranın pazarı bugün.
Bir kilo domates alır 5-10 maskeye sahip olurum.
Yaşasın ızdırabım sona erecek nihayet.
Ben ki ızdırabın sesi...
Ben ki acıların üstadı...
Oturmuşum alay ederim kendimle.
Oturmuşum mizah yazarım her gün.
Acılarıma saygısızlık sayarım bu durumu.
Utanırım valla.
Binlerce şiir-yazı yazdım.
Tek bir tanesi sevinçlerimi dile getiremedi.
Olmadı, olamadı...
Bak 'acı dersen' döşenirim hemen.
Ama sevinç...
Iıhh...
Şu lânet virüs komedyen yapacak bu gidişle beni.
Hele ki stand-up’a kadar giderse bu iş felâket.
Olmaz, olamaz...
İtibarım...
İmajım...
Müslüm geliyor aklıma.
Adam çıkıp da komedi yapsa, keser miydi onca hayran bileklerini?
Olmaz...
Bu darbeyi indiremem kalbime, yapamam.
Neyse...
Giyinmek için bile vakit kaybetmek istemedim.
Pijama niyetine giydiğim ev giysilerimi bile değiştirmeden, üstüme içim görülmeyecek bir uzun mont alıp ve çorap bile giymeden, ki alt giysim oldukça uzun paçalı olduğundan (yerleri süpürüyor resmen) kesinlikle çorapsızlığım belli olmuyor, giyiyorum potinlerimi tutuyorum mahalle pazarının yolunu.
Pazar yerinin girişinde bir bariyer oluşturmuşlar.
Polis, jandarma ve zabıta kapıda.
Görüntü beni ürkütmüyor değil.
"Adammmm sende" diyorum. "Eyleme gelmedim ya, domates alıp gideceğim sonuçta".
Fakat gördüğüm kadarıyla, sırayla içeri girenlerden kimseye bir şey verdikleri yok.
Gerçi herkes maskeli gelmiş ama…
"Ondandır" diyorum.
Geleni buyur ediyorlar.
Sıra bana geliyor.
"Masken yok mu senin diye soruyor" memurlardan biri.
"Yok" diyorum.
"Maskesiz sokağa çıkmanın yasak olduğunu bilmiyor musun?"
"Biliyorum ama maskem yok. Maske satan bir yer de yok."
"Sana ceza yazacağız dostum" diyor.
"Ne cezası" diyorum
"Maskesizlik cezası" diye yanıtlıyor.
Beni çok sevdiler de dalga mı geçiyorlar anlayamıyorum.
Yalnız bayağı ciddi gözüküyor adamlar.
"Ben imzalamam böyle bir belgeyi" diyorum. "Devlet verdi de biz mi takmadık?"
Adam hüviyetimi istiyor.
"Yok" desem, al sana bir başka belâ.
Mecburen veriyorum.
Ve bir makbuz çıkartıyor başlıyor döşenmeye.
Pijama niyetine giydiğim ev giysilerimi bile değiştirmeden, üstüme içim görülmeyecek bir uzun mont alıp ve çorap bile giymeden, ki alt giysim oldukça uzun paçalı olduğundan (yerleri süpürüyor resmen) kesinlikle çorapsızlığım belli olmuyor, giyiyorum potinlerimi tutuyorum mahalle pazarının yolunu.
Pazar yerinin girişinde bir bariyer oluşturmuşlar.
Polis, jandarma ve zabıta kapıda.
Görüntü beni ürkütmüyor değil.
"Adammmm sende" diyorum. "Eyleme gelmedim ya, domates alıp gideceğim sonuçta".
Fakat gördüğüm kadarıyla, sırayla içeri girenlerden kimseye bir şey verdikleri yok.
Gerçi herkes maskeli gelmiş ama…
"Ondandır" diyorum.
Geleni buyur ediyorlar.
Sıra bana geliyor.
"Masken yok mu senin diye soruyor" memurlardan biri.
"Yok" diyorum.
"Maskesiz sokağa çıkmanın yasak olduğunu bilmiyor musun?"
"Biliyorum ama maskem yok. Maske satan bir yer de yok."
"Sana ceza yazacağız dostum" diyor.
"Ne cezası" diyorum
"Maskesizlik cezası" diye yanıtlıyor.
Beni çok sevdiler de dalga mı geçiyorlar anlayamıyorum.
Yalnız bayağı ciddi gözüküyor adamlar.
"Ben imzalamam böyle bir belgeyi" diyorum. "Devlet verdi de biz mi takmadık?"
Adam hüviyetimi istiyor.
"Yok" desem, al sana bir başka belâ.
Mecburen veriyorum.
Ve bir makbuz çıkartıyor başlıyor döşenmeye.
Memur makbuzu doldururken ve cuk yeri gelmişken daha yeni yaşanmış ve halâ sonuçlanmamış bir başka anımı aktarayım sizlere.
Bundan iki ay önce bir doktor arkadaşım ısrarla, "Çok sigara içtiğimi, sigarayı bırakmamı istediğini, 'sigara bırak call servisi'ni arayarak mutlaka randevu almam gerektiğini" tavsiye etmişti.
Aynı ortamdaki bir başka arkadaşım da, 'bu yolla 30 yıllık içicilikten kurtulduğunu' söylemişti. "Mutlaka başvur" demişti.
Hatta doktor olan bu tatlı kadın arkadaşım şöyle de bir öneri getirmişti.
"Eğer başvurursan yanaklarından öpeceğim seni" demişti.
Biz ticareti biliriz.
"Yok öyle" dedim. "Ödemeni peşin yaparsan kabul."
"Tamam" dedi ve yanaklarımdan lapadak öptü.
Eh biz de söz ağızdan çıkar, başka bir delikten değil.
Aynı ortamdaki bir başka arkadaşım da, 'bu yolla 30 yıllık içicilikten kurtulduğunu' söylemişti. "Mutlaka başvur" demişti.
Hatta doktor olan bu tatlı kadın arkadaşım şöyle de bir öneri getirmişti.
"Eğer başvurursan yanaklarından öpeceğim seni" demişti.
Biz ticareti biliriz.
"Yok öyle" dedim. "Ödemeni peşin yaparsan kabul."
"Tamam" dedi ve yanaklarımdan lapadak öptü.
Eh biz de söz ağızdan çıkar, başka bir delikten değil.
Nitekim 2 gün sonra call centerdan randevu aldım ve
bir devlet hastanesine gittim.
Aç karnına, çay bile içmeden hem de.
Kan tahlili yapacaklar zannediyordum çünkü.
Oysa kadın doktor yüzüme bile bakmadan bir form imzalattı ve "Bu formla kaymakamlığa gitmemi, sigarayı bırakma hapları vereceklerini, onları sigarayı bırakıncaya kadar kullanmam gerektiğini" söyledi ve "Haydi hapları kullan, üç hafta sonra tekrar gel ve sigarayı bırak" dedi. "Prospektüste nasıl kullanacağın yazılı."
"Emredersiniz sayın hocam" dedim ve ayrıldım.
Ertesi gün Kaymakamlık'tayım.
İlgili bölümün kapısına gittim ki, kapıda kocaman bir ilân.
'Sigara bırakma hapları kalmamıştır. Lütfen rahatsız etmeyiniz.'
Hoppalaaa…
Yine de cesaretimi toplayıp çaldım kapıyı.
İçeride tamı tamamına beş kişi.
Hepside 'höööö' der gibi bakıyorlar suratıma.
"Hastaneden yönlendirdiler sigara hapı…"
Cümlemi bitiremeden, "Okuman yazman yok mu kardeşim senin" dedi biri.
Palavra mı yok cevap için?
Çok.
"Var da gözlerim bozuk, okuyamadım" dedim.
"İlaçlar Haziran'da gelecek."
Anlık bir şok geçiriyorum.
"Nasıl" diyorum. "Hazirana kadar sigarayı bırakamayacak mıyım? Oysa karar vermiştim."
"Sen bilirsin" diyorlar, "İster bırak, ister bırakma."
"Ben bilsem zaten müracaat etmezdim" diyorum. Hap yok da onca reklama niçin onca parayı ödüyorsunuz o zaman?." diye soruyorum pervasızca. "Sigarayı bırakamamamın müsebbibi sizlersiniz bunu bilin. Yaklaşık 5 aylık sigara masrafımın ödenmesi gerekiyor bana."
"Heee" diyor biri. "Vezneye git ödesinler."
"Hem benim belgem var." diye itiraz ediyorum çaresizce.
Adamlardan birisi eliyle dürüm sarar gibi yapıyor.
"Al sen o belgeyi, dürüm yap bir yerine sok" diyecek belli ki.
Fırsat vermeden kaçıyorum odadan.
Tıkıyorum ağzına söyleyeceklerini.
Tam çıkmışken kapıdan ani bir hareketle tekrar dönüyorum ve kapıdan başımı uzatıp soruyorum, "Afedersiniz vezne nerdeydi?
bir devlet hastanesine gittim.
Aç karnına, çay bile içmeden hem de.
Kan tahlili yapacaklar zannediyordum çünkü.
Oysa kadın doktor yüzüme bile bakmadan bir form imzalattı ve "Bu formla kaymakamlığa gitmemi, sigarayı bırakma hapları vereceklerini, onları sigarayı bırakıncaya kadar kullanmam gerektiğini" söyledi ve "Haydi hapları kullan, üç hafta sonra tekrar gel ve sigarayı bırak" dedi. "Prospektüste nasıl kullanacağın yazılı."
"Emredersiniz sayın hocam" dedim ve ayrıldım.
Ertesi gün Kaymakamlık'tayım.
İlgili bölümün kapısına gittim ki, kapıda kocaman bir ilân.
'Sigara bırakma hapları kalmamıştır. Lütfen rahatsız etmeyiniz.'
Hoppalaaa…
Yine de cesaretimi toplayıp çaldım kapıyı.
İçeride tamı tamamına beş kişi.
Hepside 'höööö' der gibi bakıyorlar suratıma.
"Hastaneden yönlendirdiler sigara hapı…"
Cümlemi bitiremeden, "Okuman yazman yok mu kardeşim senin" dedi biri.
Palavra mı yok cevap için?
Çok.
"Var da gözlerim bozuk, okuyamadım" dedim.
"İlaçlar Haziran'da gelecek."
Anlık bir şok geçiriyorum.
"Nasıl" diyorum. "Hazirana kadar sigarayı bırakamayacak mıyım? Oysa karar vermiştim."
"Sen bilirsin" diyorlar, "İster bırak, ister bırakma."
"Ben bilsem zaten müracaat etmezdim" diyorum. Hap yok da onca reklama niçin onca parayı ödüyorsunuz o zaman?." diye soruyorum pervasızca. "Sigarayı bırakamamamın müsebbibi sizlersiniz bunu bilin. Yaklaşık 5 aylık sigara masrafımın ödenmesi gerekiyor bana."
"Heee" diyor biri. "Vezneye git ödesinler."
"Hem benim belgem var." diye itiraz ediyorum çaresizce.
Adamlardan birisi eliyle dürüm sarar gibi yapıyor.
"Al sen o belgeyi, dürüm yap bir yerine sok" diyecek belli ki.
Fırsat vermeden kaçıyorum odadan.
Tıkıyorum ağzına söyleyeceklerini.
Tam çıkmışken kapıdan ani bir hareketle tekrar dönüyorum ve kapıdan başımı uzatıp soruyorum, "Afedersiniz vezne nerdeydi?
Eve geldim.
Aynı gün call centerdan bir hanım aradı.
"Nasıl gidiyor bakalım? Başladınız mı haplara" diye sordu.
Bu ne ilgi' diye şaşırdım. "Devlet iyi çalışıyor vallahi."
"Haziranda başlayacağım" dedim.
Şaşırdı...
"Neden" diye sordu.
"Hapçıların en sevdikleri aylardır" dedim. "Hapı alır sıcak havada kıvrılırsın bir köprü altına. Oohhh mis... Çünkü devlette ilaç yok hazirana kadar" diye de ilave ettim.
Kadın ne diyeceğini bilemedi.
"Canınız sigara istedikçe kuruyemiş yiyin o zaman" dedi.
Ne yani, her sigara için 100 gr olsa, günde 3 kg. kuruyemiş yersem (ki günlük sigara tüketimimi siz hesap ediverin artık) sigaradan değil ama şekerden gitmez miyim o zaman? Hem bu kuruyemişleri karşılayacak mı devlet? Ucuz bir şey değil ki."
"Yooo" dedi, "Devletin kuruyemiş dükkânı mı var?"
Haklıya hakkı.
Başkaca ne denir?
Teşekkür ettim, kapattım telefonu.
Aynı gün call centerdan bir hanım aradı.
"Nasıl gidiyor bakalım? Başladınız mı haplara" diye sordu.
Bu ne ilgi' diye şaşırdım. "Devlet iyi çalışıyor vallahi."
"Haziranda başlayacağım" dedim.
Şaşırdı...
"Neden" diye sordu.
"Hapçıların en sevdikleri aylardır" dedim. "Hapı alır sıcak havada kıvrılırsın bir köprü altına. Oohhh mis... Çünkü devlette ilaç yok hazirana kadar" diye de ilave ettim.
Kadın ne diyeceğini bilemedi.
"Canınız sigara istedikçe kuruyemiş yiyin o zaman" dedi.
Ne yani, her sigara için 100 gr olsa, günde 3 kg. kuruyemiş yersem (ki günlük sigara tüketimimi siz hesap ediverin artık) sigaradan değil ama şekerden gitmez miyim o zaman? Hem bu kuruyemişleri karşılayacak mı devlet? Ucuz bir şey değil ki."
"Yooo" dedi, "Devletin kuruyemiş dükkânı mı var?"
Haklıya hakkı.
Başkaca ne denir?
Teşekkür ettim, kapattım telefonu.
Bu arada bizim memur makbuzu yazdı.
"Kaç para" dedim.
"3000 küsur" dedi.
"Kuruş mu" dedim.
"Hayır Lira" dedi.
"Neeeee" diye bağırmışım aniden, Kadir İnanır'ın keçisi gibi.
Memurun biri silahına götürdü elini refleksle.
Baktım iş ciddi, "Ödemem bunu" dedim.
"İster öde ister ödeme biz tanzim ettik" dedi.
Hay lânetlerim..
Devlet yeni bir kazanç kapısı bulmuş kendisine.
Herkes ölürken salgından, kârlı çıkmak da ancak böyle olur Corona'dan.
Uzatılan makbuzu almadım, hüviyetimi alıp "Maskelerimi verin domates alacağım" dedim.
"Maske kalmadı" dediler.
Boğazım düğümleniyor.
Ben ki hiç küfür kullanmıyan bir kuluyum Allah'ın, pek çok pornografik küfür gelip yapışıyor boğazıma.
Sinirden oramı buramı kemireceğim neredeyse.
"Kaç para" dedim.
"3000 küsur" dedi.
"Kuruş mu" dedim.
"Hayır Lira" dedi.
"Neeeee" diye bağırmışım aniden, Kadir İnanır'ın keçisi gibi.
Memurun biri silahına götürdü elini refleksle.
Baktım iş ciddi, "Ödemem bunu" dedim.
"İster öde ister ödeme biz tanzim ettik" dedi.
Hay lânetlerim..
Devlet yeni bir kazanç kapısı bulmuş kendisine.
Herkes ölürken salgından, kârlı çıkmak da ancak böyle olur Corona'dan.
Uzatılan makbuzu almadım, hüviyetimi alıp "Maskelerimi verin domates alacağım" dedim.
"Maske kalmadı" dediler.
Boğazım düğümleniyor.
Ben ki hiç küfür kullanmıyan bir kuluyum Allah'ın, pek çok pornografik küfür gelip yapışıyor boğazıma.
Sinirden oramı buramı kemireceğim neredeyse.
Çaresiz kös kös eve dönüyorum.
Çocuklar soruyor:"N'aptın aldın mı maskeleri?"
"Hee aldım. Belge tanzim ettiler, kargoyla gönderecekler" diyorum
Ah maske...
Vah maske...
Rezil-rusfa ettin beni.
Yalancı ettin çocuklarıma karşı.
Sen neymişsin sen…
Bre kahpe!
Çocuklar soruyor:"N'aptın aldın mı maskeleri?"
"Hee aldım. Belge tanzim ettiler, kargoyla gönderecekler" diyorum
Ah maske...
Vah maske...
Rezil-rusfa ettin beni.
Yalancı ettin çocuklarıma karşı.
Sen neymişsin sen…
Bre kahpe!
Yorumlar
Yorum Gönder