MASKE MACERALARIM - 15 - 27.04.2020 - MİZAH - YAZI

Yav sinir içindeyim dostlar.
Sizinle dertleşmesem kafayı yiyeceğim.
Sinirim tavana vurmuş, iyiden zorluyor kafatasımın tuğlalarını.
Yok mu aranızda maskesi de olan bir psikiyatr, psikolog ya da jinekolog.
Atlasın gelsin, zaptetsin beni kafayı yemeden.
Jinekolog yoksa, kadın doğumcu da olur canım, doktor değil mi, anlar.
Korkulacak bir şey yok.
Sonuçta 'zenci' değiliz biz.
Bizimki de zaten öyle ahım-şahım bir şey değil.
'Ufacık-tefecik' şarkısı bizim için yazılmış sanki.

Yine aşağıya indim biraz önce.
Ortalık bayram yeri sanki.
Sanki milletimiz tamamen defetmiş virüsü gibi.
Türk Milleti kahramandır, cengâverdir.
Öyle virüs mirüs işlemez kanına.
Zafer Tütk Milleti'nındir.

Ay yine saçmalamaya başladım.
Bu virüs banada mı bulaştı yoksa?
Gaipten sesler duymakta, halisünasyonlar görmekteyim.

Diğer eczane uzak olduğu için, mecburen geçen gün atıştığm aygırın eczanesinde girdim sıraya,
Öyle şaşkın şaşkın bakmayın.
Maceraları okusaydınız bilirdiniz o aygırın kim olduğunu.
Şimdi bana çok ilgiliymiş gibi hava atmayın.
Yemem.

Bu kez tezgah arkasında ele avuca gelir birisi Allah'tan.
Kuru., kupkuru...
Sanki bütün yağlarını, bizim azmana transfer etmiş gibi.
Yok o kutup ayısından korktuğum için değil haşaa, hani durup dururken hastanelik etmeyelim adamı.
Değilmi ki, hastaneler tıklım-tıkış.
Geçen ishal olup gitmiştim de...
"Hasta mısın sen kardeşim, tuvalete gitseydin ya buraya geleceğine" demişti güvenlik görevlisi.
Evet hastayım o nedenle geldim dediysem de boş.
Hayır dağıtacağım herifleri ama, son sürat eve gitmem gerekti bağırsaklarımdaki uğursuz baskıdan.
Ulan bir de rezil olacağız heriflere.
Zor atmıştım kendimi helâya.

Eczanede sıraya girmeden şöyle bir göz atmıştım içeriye.
Ohh yok.
Neme lâzım.
İçerde olur, tanır da beni, bir de durup dururken narin kaslarımı, adamı hacamat etmek için zorlamayayım.
Neyse...

Girdim sıraya, huzur ve huşu içinde bekliyorum.
Sıra bana geldiğinde, kuru beni tanıdı ve benden atak davrandı. "Kodunuz gelmediyse maskeleriniz gelmemiştir" dedi.
Hayi ya...
Kodum mu oturtacam şimdi.
'Sakin ol' diyorum kendi kendime.
Bir köşe bul ve yogo yap.
"Komadınız mı halâ, kudumun kodunu bilgisayarlarınıza?
Yetkililer 'hüviyetinizle gidin alın' demiyorlar mı bangır bangır televizyonlarda.?"
"Yok kardeşim öyle bir şey" diyerek başından savıyor beni kuru.
Bir koyacağım görecek kodunu da -modunu da...
Ama...
Ben kavgacı bir insan olmadım hiç hayatım boyunca.
Hele kendimden fiziken küçük olanlara hiç dalaşmadım,
Müthiş güçlü adalet duygumun etkisi sanırım.
Şuna baksana tüy siklet bile değil garibim.
Ah olacaktı ki öteki yarma, gösterecektim ben ona dünyanın kaç bucak olduğunu.
Söylene söylene uzaklaşıyorum oradan.

Ulan bunlar benimle dalga mı geçiyorlar.
Bir muhtar bozuntusunun sözleriyle vatandaşlıktan atıp, tam 20 yıl iade etmediler vatandaşlığımı.
Ayten'im zimmetine almasaydı, belki de Kolombiya sokaklarında ot satıyor olacaktım.
Ya da Venezuela'da öteki tombiliğin yanında inek sağacaktım...
Neler çektim, ah neler?
Ne davalar...
Cumhurbaşkanından, başbakanına, hükümet üyelerine, polis müdürlerine kadar...
Sonra yerlisi sadece ben olan yabancılar şubesi...
Yabancılara "Ben Türk'üm" dedikçe, onLar "Sen devletin ajanısın" diyorlardı.
Sonra bir başıma bir eylem gerçekleştirdim de ikna ettim onları.

Anlayacağınız ölü göründüm yıllarca.
Bütün resmi belgelerde ölü.
Yaşayan ölü...
Bir keresinde "Siz ölü gözüküyorsunuz" demişti noter kız ve eklemişti,"Ölülere işlem yapmıyoruz, Mezarlıklar Müdürlüğüne gidin isterseniz."
"Evet 20 yıl önce rahmetlik olmuştum." diye cevaplamıştım kızı,
"Ama gördüğünüz gibi şimdi diriyim . Hem de her uzvumla dipdiri. Öyle olmasaydı o güzel gözlerinizdeki buğuyu görebilir miydim?"
Kız mahçup gülümsüyor.
Yaşasın işlemin yolu açılıyor.
Devam ettim: "Fakat İsveçte dondurulmamı istemiştim vasiyetimde.
Geçen gün süre doldu ve milkrodalgada çözdü beni İsveç Hükümeti. Gördüğünüz gibi capacanlı karşınızdayım şimdi. Henüz kayıtlarda yer almamış olabilir. İsterseniz bir telefon açın sorun Mezarlıklar Müdürlüğü'ne. Söylediklerimi tasdik edeceklerdir. Onlar konuyu biliyorlar. Çünkü onlar yapmıştı cesedimi EFT."
Heh-heh...
Bir sıfır öndeyim' derken, işlemimi yaptıramadan çıkıyorum Noter'den.'

Eyy siz duyarsız, virütik okuyucu.
Ne gülersiniz öyle gevrek-gevrek karşımda.
Kah-kah, keh-keh, kih-kih...
Eğlence mi ararsınız kendinize?
Neyse...
Başım fena zonkluyor..
Uğraşamayacağım sizlerle.
Ne gülüyorsunuz halâ pişmiş kelle gibi.
Bak zaten canım fena halde biriletini pataklamak istiyor.
Karşmam ha!

Bu arada bazı canım dostlarım "Kudret'e Maske Yardım kampanyası' açmışlar.
Eczaneleri arar maske sorarlarmış benim için.
Ah minnettarım hepinize.
Ama devletin kulakları da fil kulağı, maaşallah.
Kararname çıkarmışlar.
Kimse Kudret için yardım toplayamaz' diye
Bir canım arkadaşımın topladığı 3 maskeye el koymuşlar.
Bloke etmişler bir bankanın kasasında.
Gözümün, dişimin sadakası olsun inşallah
.
Offffff!..
Tanrım hiç mi yardım sever bir jinekolog, yok bu ülkede?
Kadın doğumcu bile olur.