MASKE MACERALARIM - 3712 - 24.04.2020 - MİZAH - YAZI
Sağlık Bakanı’mdan bir mesaj geldi dün.
Diyor ki, ‘Sevgili vatandaşım,
-ha şimdi sevgili olduk değil mi?- maske kodun gelmediyse en yakın eczaneye git ve TC kİmlik numaranı vererek maskeni al.’
Gittim eczaneye.
Ana adı, baba adı, doğum tarihi, anne kızlık soyadı vb.
Bu anne kızlık soyadına da ne kadar meraklılar yarabbim.
Size ne yav benim annemin kızlık soyadından.
Ben bile öğrenene kadar ne eziyetler çektim.
Çoktan göçüp gitmiş kadın.
Hem bu kadın-kız ayrımdan da şikâyetçiyim bak.
Ne demek yani, sana ne benim annemin bakirelik döneminden.
Ayıptır yahu.
Neyse...
Eczacı girdi kayıtlara.
“Maskeniz gelmemiş.”
‘Nasıl olur? Bakanım ‘geldiğini’ yazmış, ‘Masken eczanede, git al eczaneden’ diyor.
Şaşkınlıkla beni izliyor eczacı.
‘Bizzat şahsıma mesaj göndermiş hem de. Söylemesi ayıp, teyzemin halasının kuzeninin dayısının arkadaşı olur kendisi. Ah kartviziti de vardı da, evde unuttum.’
“Olabilir” diyor eczacı alaycı bir tavırla ve ekliyor: “Bakana bir telefon açın da hangi eczaneye göndermiş sorun.”
“Tabii ya haklısınız. İşin bu yönü hiç aklıma gelmemişti. Eve gidince arayayım hemen. Pardon ismi neydi? Telefon kayıtlarında bulmam kolay olsun.'”
“Hüsamettin’di sanırım. Ne bileyim ben kardeşim. Git teyzene sor. Telefonuna kod geldiğinde gelirsin yine.”
Çok incinmiştim.
Yahu Sağlık Bakanım ‘kodu bekleme’ demiyor mu? ‘Git al maskelerini.’
'Sen ki ona bağlı çalışıyorsun ama ‘kodu bekle’ diyorsun.
Devlete baş mı kaldırıyorsun? Bak hiç iyi olmaz senin için.
Emirlere karşı geliyorsun. Köşe başında simit satmak istemezsin herhalde.’
Tanık olduğunuz gibi hiç korkmadan –cesur yüreğim ya ben- tehditlerimi sıralıyorum adama.
“Terörist misiniz siz?” diye ilave ediyorum sert bir tonlamayla, sırada bekleyenlere dönerek.
Biraz destek bekliyorum vatandaşlarımdan ama, gelmiyor.
"Terör sadece üniversitelerde mi olur? Aha işte bu da bir çeşit terör.”
Moda suçlama ya, bayağı etkili oluyor.
‘Hayin’ diyeceğim ama demiyorum.
Çünkü maazallah dava-mava açar da neme lâzım.
Herifin gözleri faltaşı gibi açılıyor.
Bütün kanı yüzünde şimdi.
Aniden kalkıyor tezgahın ardındaki sandalyesinden.
Aboooovvv!
O da ne?
Hani neredeyse 200 kg.
Maaşallah kutup ayısı gibi bir gövde.
Ben dışarıdan sadece yüzünü görürmüşüm meğer.
Sadece birazcık tombik görünmüştü bana.
Tanrım benim bu yanılmalarım…
Büyük işler açacak bir gün başıma.
Sanırsam herifin niyeti hiç iyi değil.
“Ne diyorsun lan sen?” diyerek o koca göbeğini tezgahın arasındaki aralıktan geçirmeye çalışıyor.
“Ben mi? Yooooo… Bir şey dediğim yok. Yanlış bir algılama oldu sanırım. Merak etmeyin hemen söyleyeceğim Bakan'a. Eczacının hiç şuçu yok, maskelerimi göndermeyi unutmuşsunuz ” diyeceğim. 'Merak etmeyin gelir gelir.'
Adam göbeğini geçiremeden tezgahtan, “Çok teşekkür ederim, şimdi hatırladım acil bir işim vardı” deyip sıvışıyorum bu belâdan; dudağımda sahte gülücükler...
Tanrım bana güç ver.
Teröre ve teröristlere karşı mukavemet göstermemi sağla.
Boynumu eğdirme hayinlerin karşısında.
Ya da bana da onunki gibi bir göbek ver.
Öyle bir göbek ver ki, kimse diklenemesin artık bana.
Gerçi sokağa çıkma günlerinde kendim halledebilirim bu işi belki ama...
Olsun.
Sen bana bırakma.
He Tanrım…
Bir de lütfen, rıca ediyorum bak, maskeli günlerde maskesiz idare edebilme becerisiyle donat beni.
Hayır sözünü ettiğim tatlı olan donat değil.
Beni donat beni.
Ver şu aciz kuluna.
Ver artık ver.
Hay koduna koduğum...
Ne hallere soktu beni Tanrımın huzurunda.
Diyor ki, ‘Sevgili vatandaşım,
-ha şimdi sevgili olduk değil mi?- maske kodun gelmediyse en yakın eczaneye git ve TC kİmlik numaranı vererek maskeni al.’
Gittim eczaneye.
Ana adı, baba adı, doğum tarihi, anne kızlık soyadı vb.
Bu anne kızlık soyadına da ne kadar meraklılar yarabbim.
Size ne yav benim annemin kızlık soyadından.
Ben bile öğrenene kadar ne eziyetler çektim.
Çoktan göçüp gitmiş kadın.
Hem bu kadın-kız ayrımdan da şikâyetçiyim bak.
Ne demek yani, sana ne benim annemin bakirelik döneminden.
Ayıptır yahu.
Neyse...
Eczacı girdi kayıtlara.
“Maskeniz gelmemiş.”
‘Nasıl olur? Bakanım ‘geldiğini’ yazmış, ‘Masken eczanede, git al eczaneden’ diyor.
Şaşkınlıkla beni izliyor eczacı.
‘Bizzat şahsıma mesaj göndermiş hem de. Söylemesi ayıp, teyzemin halasının kuzeninin dayısının arkadaşı olur kendisi. Ah kartviziti de vardı da, evde unuttum.’
“Olabilir” diyor eczacı alaycı bir tavırla ve ekliyor: “Bakana bir telefon açın da hangi eczaneye göndermiş sorun.”
“Tabii ya haklısınız. İşin bu yönü hiç aklıma gelmemişti. Eve gidince arayayım hemen. Pardon ismi neydi? Telefon kayıtlarında bulmam kolay olsun.'”
“Hüsamettin’di sanırım. Ne bileyim ben kardeşim. Git teyzene sor. Telefonuna kod geldiğinde gelirsin yine.”
Çok incinmiştim.
Yahu Sağlık Bakanım ‘kodu bekleme’ demiyor mu? ‘Git al maskelerini.’
'Sen ki ona bağlı çalışıyorsun ama ‘kodu bekle’ diyorsun.
Devlete baş mı kaldırıyorsun? Bak hiç iyi olmaz senin için.
Emirlere karşı geliyorsun. Köşe başında simit satmak istemezsin herhalde.’
Tanık olduğunuz gibi hiç korkmadan –cesur yüreğim ya ben- tehditlerimi sıralıyorum adama.
“Terörist misiniz siz?” diye ilave ediyorum sert bir tonlamayla, sırada bekleyenlere dönerek.
Biraz destek bekliyorum vatandaşlarımdan ama, gelmiyor.
"Terör sadece üniversitelerde mi olur? Aha işte bu da bir çeşit terör.”
Moda suçlama ya, bayağı etkili oluyor.
‘Hayin’ diyeceğim ama demiyorum.
Çünkü maazallah dava-mava açar da neme lâzım.
Herifin gözleri faltaşı gibi açılıyor.
Bütün kanı yüzünde şimdi.
Aniden kalkıyor tezgahın ardındaki sandalyesinden.
Aboooovvv!
O da ne?
Hani neredeyse 200 kg.
Maaşallah kutup ayısı gibi bir gövde.
Ben dışarıdan sadece yüzünü görürmüşüm meğer.
Sadece birazcık tombik görünmüştü bana.
Tanrım benim bu yanılmalarım…
Büyük işler açacak bir gün başıma.
Sanırsam herifin niyeti hiç iyi değil.
“Ne diyorsun lan sen?” diyerek o koca göbeğini tezgahın arasındaki aralıktan geçirmeye çalışıyor.
“Ben mi? Yooooo… Bir şey dediğim yok. Yanlış bir algılama oldu sanırım. Merak etmeyin hemen söyleyeceğim Bakan'a. Eczacının hiç şuçu yok, maskelerimi göndermeyi unutmuşsunuz ” diyeceğim. 'Merak etmeyin gelir gelir.'
Adam göbeğini geçiremeden tezgahtan, “Çok teşekkür ederim, şimdi hatırladım acil bir işim vardı” deyip sıvışıyorum bu belâdan; dudağımda sahte gülücükler...
Tanrım bana güç ver.
Teröre ve teröristlere karşı mukavemet göstermemi sağla.
Boynumu eğdirme hayinlerin karşısında.
Ya da bana da onunki gibi bir göbek ver.
Öyle bir göbek ver ki, kimse diklenemesin artık bana.
Gerçi sokağa çıkma günlerinde kendim halledebilirim bu işi belki ama...
Olsun.
Sen bana bırakma.
He Tanrım…
Bir de lütfen, rıca ediyorum bak, maskeli günlerde maskesiz idare edebilme becerisiyle donat beni.
Hayır sözünü ettiğim tatlı olan donat değil.
Beni donat beni.
Ver şu aciz kuluna.
Ver artık ver.
Hay koduna koduğum...
Ne hallere soktu beni Tanrımın huzurunda.
Yorumlar
Yorum Gönder