MİKROFON AŞKI ZEKİ MÜREN VE SAFDİLLİ DEVRİMCİ VE SOSYALİSTLERİ BU TOPRAKLARIN - YAZI
MİKROFON AŞKI
ZEKİ MÜREN
VE
SAFDİLLİ DEVRİMCİ VE SOSYALİSTLERİ BU TOPRAKLARIN.
Hafta sonu Ankara’daydım.
Cumartesi günü hiç hesapta yokken, sadece tesadüfi bir şekilde bir panelin orta yerinde buldum kendimi.
Konu oldukça ilginçti.
Ama daha da İlginç olan, panel sonunda İsmail Beşikçi ve Fikret Başkaya’nın da panel konuşmacıları arasında yer almasıydı.
Bir eski dostumla buluşmak üzere gittiğim mekânda, arkadaşımı da yanıma takıp girdim panel salonuna.
Yaklaşık on konuşmacı tarafından anlatılanlar gerçekten çok iyi ve yararlıydı.
Ama ben, beklediğim konuşmacıları öne almadıkları için hayıflandım sürekli.
Konuşmacılar yaygınlaştırılan şiddete ve baskıya karşı demokrasi mücadelesinin önemini vurguluyorlardı.
Demokrasi mücadelesi deyince alerjik bir durum oluşuyor bende.
Zaten bu yazıyı da, dün gece haberlerde HDP tarafından ‘demokrasi cephesi’ oluşturulacağı haberini duyunca kaleme almadan edemedim.
Yetti gari.
Nedir bu burjuva demokrasisi seviciliği sizlerdeki?
Ne kattı ki size bu güne kadar burjuva demokrasisi ve halâ ne ve neyi beklersiniz?
Nedir kapitalist demokrasiden bunca ısrarla beklentileriniz?
Neyse dönelim panel salonuna
Mikrofonu kapmamak için zor frenliyorum kendimi.
Çünkü mikrofon da tıpkı yazmak gibi bir aşktır bende.
Çok az sayıda düğüne bile katıldığımda, gözümü mikrofondan alamam.
Çünkü hemen her ortamda söyleyebileceğim, haykırabileceğim prokavatif bile olsa birkaç kelâm vardır mutlaka içimde.
Panelde konuşmacılar, bir yandan maruz kaldıkları anti-demokratik uygulamaları ve şiddeti dile getiriyorlar ve bir yandan da demokrasi mücadelesinin önem ve vazgeçilmezliğinden söz ediyorlardı.
Sanki anlaşmış gibi hepsi aynı sığ stretejiyi, bir devrimciye, bir sosyaliste yakışmayacak burjuva stratejiyi ortaya koyuyorlardı.
Bunun boşuna çaba olduğununun, maalesef hiçbiri farkında bile değildi.
Peki ama dostlar, şu göklere çıkarttığınız demokrasi, yani sizleri esenliğe götüreceğini hayal ettiğiniz demokrasi hangi demokrasi?
2500 yıl öncesinden bir filozof ‘demokrasi demogojidir’ diye çok da doğru bir tespit yapmışken, sizler 2500 yıl sonra, sizin hiçbir aidiyetinizin olmadığı demokrasiyi göklere çıkartıyorsuz.
Adam 2500 yıl önce söylemiş.
Ben de saygıyla eğilmişim bu deyişin karşısında
Dostlar, demokratlar, devrimciler, sosyalistler,
Sözünü ettiğiniz ve göklere çıkarttığınız Tayyip beyin ileri demokrasisi mi?
Yoksa bir zamanların TKP’sinin tezi olan ileri demokrasi mi?
Amerikan demokrasisi mi…
Avrupa demokrasisi mi…
İskandinav demokrasisi mi,
İran, Irak, Suudi demokrasisi mi?
Hangisi?
Önce artık buna karar vermeniz gerekmiyor mu?
Peki ama bu demokrasilerin hepsi ileri-geri ama burjuva demokasisi, yani kapitalizmin sistemleri değil mi?
Bunlar, halk kitlelerinden yana demokrasilerinin gelişimine, ancak ve ancak sadece kendi güvenlik sınırlarına kadar müsaade etmezler mi?
Ve her gün, işte, sokakta, evde sizlere saldıran aslında bu demokrasinin tam da kendisi değil mi?
90 yıllık bu köhne demokrasi değil mi?
Bu demokrasiyi uygulamak için, kapitalizmin militer, anti-militer yüzlerce kurumu yok mu?
O halde nedir bu demokrasi sevdanız, nedir bu aşkınız nedir?
Burjuva demokrasi için mücadele etmek, hele bir devrimci, bir sosyalist için safsatanın, utancın ve teslimiyetin ta kendisi değil mi?
Oysa olması gereken burjuva demokrasisi için değil, kendi demokratik haklarınız için mücadele etmek değil mi?
Neden cephelerinizin adını demokrasi cephesi değil de, demokratik cephe koymazsınız ki?
Gerçekten buna inanır mısınız, yoksa halk dalkavukçuluğu mudur bir türlü vazgeçemediğiniz?
Hey benim yaşlı-genç çok değerli devrimcilerim, sosyalistlerim.
Yahu içinizde 50 yıldır bu mücadelenin çinde olanlarınız yok mu?.
Halâ anlayamadınız, halâ göremediniz halâ vazgeçemediniz mi demokrasi bayraktarlığı yapmaktan?
Sizler demokrasiyi, kitlelere stratejik hedefleriniz olarak sunuyorsunuz ama, bunun gerçekleşme olasılığı zaten yoktur, öyle değil mi?
Çünkü kapitalizm bunu düşünmenize, hayal etmenize bile izin vermeyecektir ve vermemiştir de.
Kapitalizmin demokrasisi halkların sırtından elde ettiği artı-değer ve rant kadar değil midir?
Sloganlarınızdaki demokrasi sözcüğünden kurtulun kardeşim artık.
Bırakın şu oportünizmi, bırakın şu kitle kuyrukçuluğunu…
Sosyalizm, bağımsızlık ve demokrasi sonrasında hayat bulabilecek bir sistem midir sizce?
Böyle bir sıralamanın hayat bulma şansı var mıdır?
‘Önce ileri demokrasiyi bir oluşturalım, ülkenin bağımsızlığını da kazanalım,’ sonra sosyalizmi kurarız.'
Biliniz ki bu demokrasi, sizin için sadece demogoji değil, bir ütopyadır da aynı zamanda.
Kaldırın artık kaldırın.
Görün, anlayın ve yanıltmayın insanları.
Hepiniz bir demokrasi terkibine takılmış gidiyorsunuz.
Farkında mısınız bilmem ama bütün stratejiniz burjuva demokrasisi haline gelmiş, devrimcilik, sosyalizm hak getire.
Bütün bunları düşünür ve mikrofonu kapmak için fırsat kollarken, bizim hocalar çıktılar kürsüye.
Yaklaşık 2,5 saat sonra.
Her ikisi de kısmi olarak konulara değinseler de, özlü ve doğru konuştular.
‘Ne varsa eskilerde var’ diyeceğim, ama değil, bazıları dışında pek çoğunda iş yok maalesef.
Gençleri de öldürüyorlar, bakış açılarıyla.
Bir düşünün.
Bu topraklarda demokrasi ne zaman var oldu ki?
Atatürk dönemi mi?
İsmet İnönü dönemi mi?
Menderes-Bayar dönemi mi?
Demirel-Ecevit dönemleri mi, Özal dönemi mi ?
Vb…
Hangisi?
Fikret Başkaya hocam ‘Apolitik’ sözcüğünden dolayı yargılandığını anlattı fi tarihinde.
Çünkü kelime ‘APO’ ile başlıyormuş.
Çetin Altan’da ‘Eylenin çocuklar eylenin’ dediği için yargılanmadı mı bu ülkede?
‘Eyy Lenin’ diyerek Lenin'e atıfta bulunduğu için.
Aynı zamanda trajikomik bir demokrasi bizimkisi?
Ama gerçek.
Ve Türkiye demokrasisi her dönem buydu, halâ budur.
Faşizmin, totaliterizmin baskılarından söz ediyor konuşmacılar.
Sonra her şeyi mahvediyor ve demokrasi mücadelesine davet ediyorlar dinleyicileri.
Yahu bütün bu saldırıların hepsi demokrasinin ürünleri değil mi?
Sizlere saldıran, zaten burjuva demokrasisinin kendisi değil mi?
12 Eylül bile aslında kapitalizmin, burjuva demokrasisi içinde ürettiği çözüm değil miydi?
Gelmiş geçmiş bütün hükümetler öyle değil mi?
Size saldırılarını dile getirdiğiniz kurumlar demokrasinin asli kurumları değil mi?
O halde nedir bu demokrasi sevdanız?
Yeri gelmişken şu ‘direniş’ sözcüğü üzerine de birkaç kelâm etmeliyim.
Nedir kardeşim bu direniş sözcüğünün özü?
Kaçarsın direnmiş olursun, pısarsın direnmiş olursun...
Yaptığın hiçbir şey yoktur ama direnişin için destanlar yazlılır.
12 Eylül'de kaçmayan kaldı mı bu ülkeden, tırsmayan kaldı mı?
O halde nerde 12 Eylül direnişi, hangi direniş?
Direniş kelimesi çok rahatsız eder oldu beni.
Kaçarken direnemezsin kardeşim.
Bak Filistin’e neredeyse fındık kabuğuna sığacak kadar küçüldü.
Neden direnmedi mi?
Ama ne hikmetse direne direne yok olma noktasına kadar geldi.
Oysa önemli olan Filistin halkı için direnmek değil kalkışmak olmalıydı.
Yani intifada’nın günlük politika olarak uygulanmasıydı.
Öyle olabilseydi kimse Filistin’i bu noktalara itemezdi.
Bırakın kardeşim şu direnme ve demokrasi sözcüklerini.
İçeriğini de yeniden inşa edin olmazsa.
Bilin ki, siz burjuva demokrasisini kurana kadar, burjuva demokrasisi sizin turşunuzu kuracak.
Kimbilir belki kurmuştur bile…
Ve siz de direne direne ceviz kabuğundaki sığınağınıza gireceksiniz sonunda.
Yenilirsin direniş..
Kaçarsın direniş…
Teslim olursun direniş…
Çıkartın atık bu sözcükleri lûgatlarınızdan.
İsterseniz ben, çok daha iyi kelimeler önerebilirim sizlere
Neyse....
Zeki Müreni bilirsiniz.
Şöyledir-böyledir ama kendi alanının devrimcisidir.
Kadınlardan önce mini etek, mini şort giymiştir bu ülkede.
Çok cesurdur.
Üretken bir sanatçıdır ve gerçek sanatçıdır.
Peki ölümünü hatırlayanlarınız var mı ?
Sahnede ve mikrofonun arkasında ölmüştür.
Onlarca yıllık bir koyu inzivadan sonra tekrar çıkmıştır hayranlarının karşısına.
Ve sahnede veda etmiştir hayata.
Vedaların en güzeli ve anlamlısıdır bu.
Sahnede ve mikrofonun ardında…
Ben de sahnede olmak isterdim öldüğümde ve mikrofon elimdeyken.
Zeki Müren ile bir fark var ki aramızda; o şarkı söylerdi, bense hitap ederdim.
Çocuksu bir hayâl midir bu yoksa sizce?
Sonunda kaptım mikrofonu panelde.
Ama ölmek niyetinde değilim.
Daha yedi yılım var.
Lise ikide kızım ve diğer kızlarım var benim.
Yine provokatif düşüncelerimi sunuverdim özetle.
Onca beklemeye değdi sanırım.
Bir-iki kişinin kafasını karıştırdıysam ne alâ.
‘Demokrasi demogojidir’ demiş filozof.
Ben ilave ediyorum:
‘Ve ham hayallerinizdir' maalesef.
Stratejik hedefleriniz burjuva demeokrasisi ise eğer, zaten bu hedeflerinizin gerçekleşme olasılığı hiç yoktur.
O halde buyurun artık 'demokratik mücadeleye'.
Bak 'sosyalist mücadeleye' demiyorum; dikkat edin.
Kimseleri ürkütmeye hiç niyetim yok.
Ne diyelim.
Yeni bir başlangıç olur mu bilmem.
04.10.2019
Yorumlar
Yorum Gönder