SOKAĞIN SESİ GAZETESİ
Kudret Köksal’ın 3.kitap çalışması ; Ölüm sonrası bunaltılar, AYTEN ve katilimdir kelimeler
A Y T E N
Dostlar,
‘Ayten’ kitabının girişinde kaleme aldığım 23 sayfa civarındaki ‘Birkaç’ Söz’den, sanırım üç sayfa kadar olanını aktarıyorum sizlere.
İlginizi çeker mi bilmem.
BİRKAÇ SÖZ
Elinizdeki kitap, bir şiir kitabı olsa da, edebi kaygılar barındıran bir sanat kitabı değildir.
Zaten ve aslında söz konusu olan zulüm ve ölüm ise, herkes sanatçı değil midir?
Bunun için, sadece ölüm karşısında yakılmış ağıtları akla getirmemiz yeterli olacak.
Söylemem şu ki değerli dostlar, bu kitap ve içerisindeki şiirler edebi iddialarla yazılmadılar.
Tersine edebiyat dünyasında yeni rüzgârlar estirme ya da yarışma – ödül kazanma gibi kaygılar taşımaksızın yazıldılar.
Çünkü kitabın en önemli ödülü, benim ve ay parçalarımın kalplerinde karşılığını bulacak olan vicdan ödülü olacaktı.
Tıpkı daha önceki kitaplarda; Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi’nde, zulüm ve ölüm karşısında anlık olarak zihne yazılan hikâyeler ve şiirler gibi…
Bu kitap bir veda kitabıdır dostlar.
Dahası bir vefa kitabıdır.
İstanbul’un bir semti ya da meşhur bir boza markası olarak değil elbette.
Bilmeyenler sözcüğün karşılığını eski lûgatlarda bulabilirler.
Doğaldır ki bazılarınız okuduklarınız şiirleri çok karamsar, hazin bulacaksınız.
Çünkü ölümün iyimser bir yönü yoktur.
Ölüm, ölüp giden dışında, ama esas olarak kalan için hazindir, yıkıcıdır.
Şahsi bakış açımla, ölenin bizi izleyen, hayati olaylarla duygulanan-düşünen, bedeni, bilinci ve ruhu yoktur; toprağın altında ne kaldıysa ve süreç içinde yok olacaksa o.
Bizim de ölene ilişkin yaşattıklarımız, hayatın idamesi için zaruri olan onsuz yaşadıklarımız ve onsuz yaşayacaklarımız dışında sadece hatıralardır ve hatıralara, yaşanılanlara saygıdır.
Bir hoş seda gibi belki.
Yukarıdaki bu yaklaşıma rağmen ‘çok kaderci olduğumu’ söyleyenler olacak.
Oysa kalp hissettiklerini yazıyorsa, çok da felsefi izahlara ihtiyacı yoktur.
Kalp duygudur; her ne kadar bedenimizin asli yöneticisi fiilen beyin olsa da, insanı insan yapan kalbinden kan damarlarıyla beynine taşıdığı duygularıdır.
Keza yazılan her kelime yoruma müsait olsa da, kadercilik tanrıya atıfta bulunurken, bence ölüm fatalist bir kavramdır.
Evet…
Ölümün günü-saati belirsizdir, ama hayatın en gerçek, en mutlak ve önceden belirli tek sonucu da ölümdür.
Kitap yirmiyedi yıllık hayli meşakkatli, yorucu, elbette şiddet ve hakaret içermeksizin ‘kavgalı’, tartışmalı, belki bazen temassız itişmeli-kakışmalı, uzun süreli cinsel ilişkisiz, ama yüce duygular barındıran bir beraberliğe ithaf edilmiştir.
Bunları şu nedenle belirtmek lüzumunu hissediyorum ki, ölümünden sonra Ayten’e olan bağımı ve bunaltılarımı seksüel gerekçelere bağlayanlar oldu.
Oysa değil.
Karşıt cinslerin birlikteliğinde cinsellik ve seks elbet vazgeçilmez bir öneme haiz olsa da, öyle bağlar vardır ki cinselliğin de, seksin de ve dahi aşkın da üstüne çıkabilmişlerdir.
Örneğin bir şiirden, ‘görülmeyen, duyulmayan yazarına aşık’ olmak diyebiliriz belki buna.
Bu konuda bu kitapta bir-iki şiir mevcut.
Bir bütünleşmedir söz konusu olan.
Bütün ilkel-içgüdüsel duygu, arzu ve şiddetten azadedir bu özel durum.
Bir şiirin maddesel cinsel bir karşılığı olamaz elbet.
Seksüel bir karşılığı olamaz.
Ama o şiire, o şiir vasıtasıyla yazarına, o yazarın duygularına aşık olunamaz mı?
Evet, anlaşılması zor bir konudur bu belki.
Fakat ancak yaşanılabilirse anlaşılabilecek…
Seksi her kadınla yaşayabilirsiniz.
Ama her kadınla kalben bütünleşmeniz mümkün mü?
Hele duygularımızın celladı haline gelmiş günümüz sanal ortamlarında…
Ki bu bile mümkündür benim nezdimde.
Telefondaki sese aşık oldunuz mu hiç?
Kimbilir, belki benim ‘kafamın yerinde olmadığını’ düşünüyorsunuz.
Savunmaya geçmeyeceğim.
Olabilir.
İşte, çünkü ve esas olarak beraberliğin tarafı olan ve bu kitaba adını vermiş olan o kadın, tam da olması gerektiği gibi ve tıpkı karşısındaki erkek gibi statükoya baş kaldıranlardandı ve itaatkâr değildi hayata.
Evet, sevgi, aşk, saygı, güven, hasret; yani sevdaya ilişkin dahaca unuttuğum her şey…
Uykularımdan ‘Ayten’ diye haykırarak ve fırlayarak uyandığım çok olmuştur.
Zaman zaman içerse de, her zaman seks içermeyen rüyalarımdan, karabasanlarımdan…
Yine de bunun bir Leyla- Mecnun hikâyesi olduğu doğrultusunda beklentisi olanlar yanılıyorlar..
Ve fakat bu çaba, bir vefa borcunu ödeyebilmenin samimi duygularından, samimi gayretinden başkaca bir şey değildir..
Peki, vefa borcu nasıl ödenir, bileniniz var mı?
Bir kamyon gül yaprağı serpsek toprağına, binlerce fidan diksek…
Ödenebilir mi?
Sanmıyorum.
Ki bu nedenle bir kitap yazmışım
‘V’si etmezse bile vefanın…
Ölenin değil ama, kalanların vicdan ‘v’sine biraz olsun su serpebileceğine inanmışım.
Dostlarım,
Kadınların tümü muhteşemdir elbette.
Çünkü onlar kadındır.
Pek çoğu kapitalist erkek mentalitesi, hegemonyası ve şiddeti karşısında kişiliklerini yitirme, mental değişime uğrama, kendi o muhteşem değerlerini unutma eğilimi göstermeye başlamış olsalar da…
Onlar kadın.
Aşık olan, aşkıyla bütünleşip yaratan, taşıyan, doğuran, sarmalayan, kucaklayan, besleyen, emziren, koruyan, kollayan, hayata hazırlayan, büyüten, büyüttükten sonra bile kaygılanmaktan ve fedakârca ataklardan asla vazgeçmeyen…
Onlar muhteşemleri kainatın.
Onlardan biri de Ayten.
———————-
———————-
Kudret Köksal
Yorumlar
Yorum Gönder