BUNDANDIR GÖNÜL BAHÇEMDEKİ HÜZÜN
Bir sözümü yerine getirmek için çıktım yola bugün.
Bir çocuk.
Dünyalar güzeli bir kız.
Öyle iyi kalpli, öyle duyarlı...
Çocuk dediysem, gözlerim öyle gördüğü içindir.
Sanırım 23 yaşlarında bir kız.
Bir de minik oğlu var.
Şizofrenik bir hastalıktan muzdarip..
Birkaç kişilik.
Zaman zaman sesler duyuyor gaipten ve kendisini kesiyor.
'Kendisini kesmesini istiyor' o meçhul sesler.
Jiletle, makasla, bıçakla...
Yavrum vücudunda yüzlerce kesik.
O kesikler onun güzelliğine halel getiriyor mu sanırsınız.
Hayır.
Sadece onu anlatıyor.
Acılarını anlamanızı sağlıyor.
Zaman zaman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatıyor ve 15-20 gün şok tedavileri vb...
Çok emin olduğum bir şey var ki, beni çok seviyor ve bunu daima hissettiriyor.
Ben de onu.
Aldım da geçen yaz yazlığa götürdüm.
Öyle mutlu.
Her an tetikte olsam da, tek bir kriz geçirmedi kaldığı süre boyunca.
Tek bir talimat almadı; kendisini öldürmesi için.
Çok ama çok mutlu.
Denize girdi, Nisan'la cafelere takıldı.
Nisan'a aşık.
Sıkı sıkı tutuyor ellerini, bırakmıyor.
Yanaklarını öpüyor, ellerini öpüyor.
Döndüğümüzde dedim ki annesine, 'Onun mutlu olacağı ortamları yaratın. Dansa gitsin. spor yapsın. Bırakın ne istiyorsa onu yapsın. Giderlerinizi öncelikle bu kızın mutluluğuna göre plânlayın. Onun esas ilâcı mutluluk, her gün içtikleri bunca haptan ziyade.'
Muhtemeldir ki ağır geçmiş, mutsuz bir çocukluk ve gençlik.
Babasızlık belki.
Belki çocuk yaşta evlilik ve çocuk.
Neyse.
Yavrum 1,5 ay kadar önce yine bir kriz sonrasında acilen hastaneye kaldırıldı.
Hastane şartları çok ağır.
Görüşme, telefon hepsi yasak.
O ara kitaplarımı istedi benden annesi.
Verdim ama,' lütfen o okumasın' dedim.
'Ona mutlu olabilecekleri kitapları' götür.
Telefon yasak olmasına rağmen tecritte, annesi bahçe tellerinden telefon uzatır, bağıra bağıra konuşuruz.
Son görüşmemizde şöyle dedi
'Kudret ağabey burda bize kahvaltıda 2-3 zeytin ve biraz peynir dışında bir şey vermiyorlar. Çıkınca beni kahvaltıya götürür müsün?'
'Ne demek yavrum' dedim. isteyerek, zevkle, koşarak. İstediğin her zaman.'
Nisan'da okul ve kurstan boştu bugün.
Sözleştik gittik.
Nisan'ı görünce gözleri parlıyor.
Söylediği bir yerde park ettİm aracı.
Aradım
'Hazırım Kudret ağabey, giyindim kuşandım geliyorum' dedi heyecanla
Bekle ki gelmiyor.
Telefon açtım, cevap yok.
Tekrar açtım.
Titrek bir ses, neredeyse ağlayacak.
'Tam evden çıkarken acaip başım döndü Kudret ağabey, dişecek gibi oldum, yatağa uzanmak zorunda kaldım.'
'Konum at dedim, hemen gelip, alıp seni doktora götüreceğim.'
Israr boş.
'Biraz yatayım belki geçer' dedi.
Bir müddet sonra yeniden aradım.
Devam ediyor durum.
Öyle çok ve ağır ilaçlar kullanıyor ki, anormal değil tabii bu durum; heyecan da eklenince.
Maalesef buluşamadık.
Doktor önerilerimi de geri çevirdi gururlu yavrucak.
Nasıl üzgün; özür, özür, özür, özür...
'Annesini aramasını, işten çağırmasını' söyledim.
Kardeşi de evde uyuyormuş meğer.
Uyandırdı mı bilmem.
Döndük.
Nisan'la güzel bir cafede kahvaltı ettik.
Yavrumun karşılık bulmayan heyecanı kalbimde.
Bundandır sanırım bugünkü hüznüm.
Lânet olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder