FARKLILIĞA TAHAMMÜLSÜZLÜK - 2 - ANİ - İNSANLIK HARABELERİ -YAZI
FARKLILIĞA TAHAMMÜLSÜZLÜK -2-
YÜKSELEN MEDENİYETLER VE ÇÖKEN İNSANLIK
YA DA
İNSANLIK HARABELERİ
ANİ
2 yıl önce,3 gün süren Kars yolculuğumun ardından, sizlere tahammül edilemeyen farklı topluluklardan, Malakan’lardan söz etmiştim.
Şimdi ise içimi acıtan bir başka konuyu, virgülüne dokunmadan aktaracağım: ANİ.
ANİ’yi gezince insanoğlu’nun kendinden farklı olanlara karşI ne kadar tahammülsüz,ne kadar acımasız olduğunu iyice idrak ediyor insan.
Sonra gelen, yerleşik olanı katletmeyi, yüzyıllar süren yerleşimi ve ortaya konan yapıları, eserleri talan etmeyi görev biliyor sanki.
Bu hayvanlarda böyle değil.
Ama insanoğlu böyle maalesef.
Ve insanlık adına ‘vah’ demekten alıkoyamıyorum kendimi.
ANİ, Kars’a yaklaşık 45 km.mesafede, Ocaklı köyünde, Türkiye Ermenistan sıfır noktasında, Aras’ın bir kolu olan Arpaçay’ın iki ülke arasında sınır çizgisi olarak kabul edildiği ve Arpaçay üzerinde ve havzasında, çok yüksek bir plato üzerinde yer alan, çok geniş ve yaklaşık 5.000 yıllık bir yerleşim merkezi.
10-11. yüzyıllarda Ermenistan, Çin’den Venedik’e uzanan ve Ermenistan’ı boydan boya geçen, yaklaşık 6400 km. uzunluğundaki, döneminin en önemli ticaret yolu olan İpek Yolu’nun, yani Doğu ve Batı arasındaki takasın önemli bir kısmını oluşturuyordu.
Ancak Araplar ile Doğu Roma arasındaki savaşlar nedeniyle bu bölgenin güneyinde kalan ticaret yolları uzun süre kullanılamamıştı.
Dolayısıyla Nahçivan’dan başlayarak Ermenistan içlerine kadar uzanan, buradan ikiye ayrılmak suretiyle biri Hazar Denizi kıyılarına, diğeri Karadeniz kıyılarına kadar ulaşan iki yeni ticaret yolu açıldı ki, Karadeniz’e ulaşan yol, Doğu Roma’ya kadar, yani Konstantinopolis’e kadar uzanıyordu.
ANİ, bu ticaret yollarının tam kesişme merkezinde, yani İpek Yolu’nun üzerinde bulunduğu için giderek ve hızla büyük bir önem kazanıyor.Ticari olarak son derece önemli ve zengin bir kent haline geliyor.Doğal koşulları da buna elveriyor ve zaman içinde, ticaret merkezi olabilmenin yanı sıra, askeri bir merkez haline de geliyor.
Çünkü ANİ, İpek Yolu’nun Anadolu Platosu'na giriş kapısıdır.
ANİ’de M.Ö 4500’lere uzanan yerleşim görülse de, kenti esas itibariyle 10. Yüzyılda Ermeniler inşa ediyor.
Giderek Anadolu’nun en büyük kenti haline geliyor ve
11-12. yüzyıllarda nüfus 100.000’leri buluyor.
Somutlanması bakımından;
Giresun, Rize, Düzce, Bafra,Niksar, Erbaa, Kırklareli, İnegöl, Lüleburgaz,Akhisar, Bergama, Turgutlu, Salihl, Alaşehir, Ödemiş, Bayındır, Söke, Tire, Kadirli, Ceyhan, Burdur, Mut, Karaman, Aksaray, Akşehir, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Iğdır, Bayburt, Erzincan, Ağrı, Kars,Muş, ve hemen hemen Güneydoğu Anadolu’nun tüm şehirleri vb. büyüklüğünde yani.
Bronz ve Demir çağında yerleşimin başladığı biliniyor. O dönemden kalma eserler de mevcut.
Yeraltı mağaraları olarak bilinen mağaralara, insanların 4500 yıl önce yerleşmiş oldukları ve mağaraları çeşitli şekillerde kullandıkları da bilinenler arasında.İ
İsmini M.Ö. 900’lü yıllarda Urartu’ların verdiği sanılıyor. Ki bu ismin Urartu’ların yer tanrıçası AN’dan geldiği tahmin ediliyor.
ANİ’de Urartular’dan kalan pak çok eser ve yapı var.
Ancak ANİ ismi ilk olarak altıncı yüzyılda bir Ermeni ailesi olan Gamsaragan beyliğinin müstahkem yeri olarak kullanılıyor. Gamsaragan ailesi ile yine bir Ermeni ailesi olan Bargatlar arasında uzun süren savaşlar sonucunda Bargat’lar Gamsaragan’ları 780 yılında bölgeyi terke zorluyor. .
880 yılında Bargat ailesinden olan 1.Aşot, Abbasi Halifesi ve Doğu Roma İmparatoru tarafından Ermenistan Kralı olarak atanıyor ve Aşot ve oğulları, baş kentlerini bu bölgeye taşıyorlar.
ANİ, Anadolu’da bulunan ve üzerinde Ermeniler’in yaşadığı en eski yerleşim merkezi olarak öne çıkıyor.
Ancak ANİ’de MÖ 3000’ li yıllardan kalma eserler olduğu gibi, binlerce Hıristiyan ve Gregorgan eser ve özellikle 1200 den sonra yapılan İslami eserler de bulunuyor.
Anadolu’nun ilk Zerdüşt Tapınağı ATEŞGEDE’de burada inşa ediliyor.
Yapıldığında 5 km. lik bir alana yayılmış olan kent, surları içeriye yabancıların girişini engellemek için büyük bir plânlama ve mimariyle inşa edilmiş ve 7 giriş kapısı bulunuyor. Şimdilerde bile bu surlardaki 7 kapıdan biri olan Aslanlı Kapıdan girilerek harabelere ulaşılabiliyor.
Kentin yapılarında Horasan harcı kullanılmış ve bir çok sur, kale, kilise ve cami inşa edilmiş
ANİ 1001 Kiliseli Kent ya da Kiliseler Kenti oİlarak da anılıyor.
Maalesef Binlerce Kiliseden üç-beş tane Ermeni Gregorgan Kilisesi ayakta kalabilmiş sadece.
ANİ’de tam 24 uygarlık yerleşmiş. Tunç Devri ve Demir Devri insanlarının ilk yerleşimciler ve çok masum olduklarını düşünürsek, sonra gelenlerin pek çoğu önce katletmiş, sonra yıkmış ya da kendicileştirmiş.
Meraklıları için, ANİ’nin tarihindeki uygarlıklar şöyle:
M.Ö. 4500-2000 Eski Tunç Devri yerleşimi
M.Ö.2000 Demir çağı Hurri yerleşimi
M.Ö. 900-700 Urartu Devleti
M.Ö.650 Kimmeri Hakimiyeti
M.Ö 626-149 Saka (İskit) Hakimiyeti
MÖ. 350-300 Arsaklıların Kmsarakan soyu hakimiyeti ve kent yeniden kuruluyor
430-646 Sassani Egemenliği
646 Araplar.
732 Ermeni Gamsaragan ve Bargatlı beyliği.
966 Ermeni Bargatlı Beyliği ve 3. Aşot şehir surlarnıI yaptırıyor ve ani krallığın merkezi oluyor.
1045 Doğu Roma hakimiyeti
1064 Selçuklu Sultanı Alpaslan alıyor ve Seddat oğulları Beyliği’ne veriyor.
1199 Gürcü Atabeyler’in eline geçiyor.
1226 Harzemşah Devleti egemen oluyor.
1339-1344 İlhanlılar-Celayirliler
1344 Moğol istilası ve şehir Timur tarafından talan ediliyor. Ani kalesi de Moğolların eline geçiyor. Moğollar’ın Valilik Merkezi oluyor.
1406-1467 Karakoyunlu Devleti istilası.
1467-1534 Afşar Türkleri
1534 Kanuni’nin Doğu seferi sırasında Osmanlı’ya geçiyor.
1878 Rus osmanlı savaşı sonrası 40 yıl süreyle Rus’lar egemen oluyor.
1921 Gümrü anlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiyor.
Şehir tarihi boyunca bir çok yıkıcı saldırılara maruz kalıyor.
Şapel, kilise ve anıt mezarlar yıkılıyor ya da gelenin inancına uygun olarak orijinalitesi imha ediliyor.
Örneğin, 987 yılında Ermeni Mimar Tidat Mendet tarafından inşa edilmiş olan , ANİ Katedrali ya da Azize Meryem Katedrali olarak bilinen, orijinal adı ise Surp Asdvadzadzin Katedrali olan yapı, .Büyük Selçuklu’ya geçtikten sonra, 1064’de Fethiye Cami'ine çevriliyor.
Kent tahrip ediliyor...
Eserler ve yapılar tahrip ediliyor...
Yan yana hayatiyetlerini sürdüren Kiliseler, Camiler,Ateş Tapınakları vb. tahrip ediliyor...
Kültürler ve inançlar tahrip ediliyor...
Ve insanlık tahrip ediliyor.
1600’lü yıllarda bölgeden geçen gezginler, ANİ’de çok sayıda Kilise ve yapıdan söz ediyorlar.
Oysa bugün birkaç Gregoryan Kilise ile Selçuklu’lardan kalma ve kentin yönetimini üstlenen Manuçehr tarafından yaptırılan Anadolu’nun ilk camii olan Ebu Manuçehr Cami ile restore edilmiş surların bir kısmı ayakta duruyor.
Yapılarda kullanılan volkanik kökenli granit, bazalt ya da ardenin taşları ise bütün Kars evlerinin bahçelerinde duvar taşı olarak bulunuyor. Tahribat öyle boyutlara ulaşmış ki, ANİ’de, bütün yapılarda kullanılmış olan bu taşlara çok zor rastlanırken, Kars içinde her evin, her bahçenin duvarında karşınıza çıkıyor.
Tahripten öte bir yıkım söz konusu yani.
Bu arada sınırdaki taş ocaklarında sürekli dinamit patlatılması neticesinde, elde kalmış olan müstesna tarihi yapılarda çatlıyor, dökülüyor.
Ve yazımızı bir efsaneyle bitirelim:
Ani de ırmağın ayırdığı iki ülke varmış.
Tüccarlar bu iki ülke arasında gidip gelirler, birbirleriyle iyi anlaşırlar ve dürüst ticaret yaparlarmış.
Ülkelerin başında dürüst ve iyi yöneticiler varmış.
Onların yönetiminde kimsenin hakkı ıkimsede kalmazmış ve bu neden de çok sevilirlermiş.
Ama bir gün hükümdarlardan biri ölmüş ve yerine zalim bir hükümdar gelmiş.
Bütün adetler değişmiş, haksızlıklar ve adaletsizlikler iyice yaygınlaşmış.
İnsanların malları ve hakları gaspedlir olmuş, masum insanlar öldürülüyormuş.
Yargıçlar satın alınmağa, rüşvet en geçerli akkçe olmaya başlamış.
İnsanların ne mülkleri ellerinde kalmış ne de uygulaya geldikleri adetleri.
Bunun üzerine tüccarlar: ‘taş kesilesiniz’ diye yöneticilere topluca beddua etmişler.
Ve aniden koca kent taş kesilmiş.
Mabetler, yapılar, mezarlar, surlar, evler her yer taş kesilmiş. .
Ve ANİ, koca bir taş kent haline gelmiş.
Vicdanlar ve yürekler de taş olmuş.
Ve bu masal ülkesi tamamen bir hayaletler ülkesi haline gelmiş.
O gündür bu gündür ANİ’de kimse yaşamazmış.
Sadeca gelip-geçerken yolcular uğrarmış.
Yorumlar
Yorum Gönder